İHALENİN FESHİ NEDİR

Satış sözleşmesi değil, cebri icra işlemidir. Bu nedenle, cebri icra satışlarının feshi de cebri icra hukuku kurallarına göre olur.

İhalenin feshi sonucunda ihale ile ortaya çıkan hukuki sonuçlar baştan itibaren ortadan kalkacağından, fesih değil, iptal söz konusudur.

İhalenin feshi, yalnız şikâyet yolu (m.16 vd.) ile icra mahkemesinden istenir. 

İhalenin feshinde, satışa (paraya çevirmeye) hazırlık işlemleri öncesinde ve artırmaya hazırlık işlemlerinde veya artırma ve ihale sırasında yapılmış bir usulsüzlük ya da kanuna aykırılık söz konusudur. Bu nedenle icra mahkemesinden

İhalenin feshi (iptali) istenmekte ve ihalenin feshine, icra müdürü değil icra mahkemesi karar vermektedir (m. 134).

İİK m. 134 hükmünde düzenlenen ihalenin feshinin, “Artırma hazırlık tedbirleri” başlıklı m. 114, V/10 hükmünde yer alan, asgari ihale bedelinin teklif edilmemesi nedeniyle ihalenin yapılamaması veya en yüksek teklif verenin ihale bedelini yatırmaması sebebiyle ihalenin icra dairesince iptal edilmesi ve ikinci artırmanın ilk artırmadaki koşullarla tekrar yapılması işlemleri ile ilgisi yoktur.

Satışı yapan icra müdürünün (icra dairesi yetkilisinin), satış için düzenlenen kurallara aykırı hareket etmiş olması halinde, ihalenin feshi istenebilir. Yani, ihalenin feshi talebi ile, ihalenin usulüne uygun olarak yapılmadığı ileri sürülür. Bu usulsüzlük paraya çevirmenin (satışın) çeşitli dönemlerinde (aşamalarında) yapılmış olabilir.

Örneğin, satış isteme süresine (m 106, 1) uyulmamasına veya takip kesinleşmemiş olmasına yani süresiz

şikâyet konusu usulsüzlük olmasına rağmen satış hazırlıkları aşamasına geçilmesi; artırma ilanının kanuna aykırı olarak yapılması, ilanın bir örneğinin (m.127) veya mükellefiyetler listesinin (m. 128) haciz ve ipotek alacaklılarına tebliğ edilmemiş olması; artırma şartnamesi ve mükellefiyetler listesinin hazırlanmasında Kanuna aykırılıklar; elektronik satış portalında yapılacak ilanın artırmanın bitimine kadar erişime açık tutulmaması (m. 114, Il); Kıymet takdiri raporunun ilgililere tebliğ edilmemesi veya kıymet takdiri kesinleşmeden ihalenin yapılması gibi.

Örneğin: 

İhale bedelinin kanunda öngörülen miktarda (m. 115, 1;129) olmamasına rağmen ihale kararı verilmiş olması ihalenin feshi sebebidir.

Ekonomik bir zorunluluk olmadığı halde, birden fazla taşınmazın birlikte satılmış olması ihalenin feshi sebebidir.

Ticari ve ekonomik bütünlük arz etmediği ya da bir bütün halinde satılmasının daha yüksek gelir elde edilmesini sağlamadığı halde (kars. m. 128, V;241, Ill) borçlunun haczedilmiş mallarının birlikte satılmış olması da ihalenin feshi sebebi olabilir.

Elektronik satış portalında yapılan açık artırmada teklif verme süresi yedi gün (m. 111/b, Il) olmasına rağmen bu süreye uyulmadan, örneğin altıncı günün sonunda teklif verilmesinin sona erdirilmesi, halenin feshi sebebidir.

  Borçlu vekili olan avukatın ihaleye alıcı olarak katılmış ve ihalenin avukat üzerine yapılmış olması ihalenin feshi sebebidir

Örneğin, artırmada satılan taşınmaz hakkında belediyece kamulaştırılacak, meydan veya park yapılacak şekilde propaganda yapılmış olması, artırma sırasında bilinmeyen bir kişinin satılan taşınmazın mezarlık olduğu seklinde bağırmış olması; pey sürenlere para verilerek veya menfaat sağlanarak onların artırmadan çekilmelerinin sağlanmış olması veya alacaklının satış talebini geri almış olduğu; satışın ertelendiği gibi söylentilerin yayılması (TBK m.281).

Örneğin, ilanda, taşınır malın kullanma süresinin olduğundan çok az gösterilmesi; satılan taşınmazın yüz ölçümünün olduğundan fazla gösterilmiş veya taşınmazın ihaleden önce kamulaştırmasına karar verilmiş olması, imar durumunun yanlış gösterilmiş bulunması; taşınmazın kültür varlığı (sit) alanı veya askeri yasak bölge içinde kalması; taşınmaz mal üç odalı olmasına rağmen satış şartnamesinde ve ilanda iki odalı olarak belirtilmiş olması; ilan ve artırma şartnamesinin tapu sicilinden farklı olması gibi. Bu durum satış şartlarını etkileyecek ve rağbeti azaltacak nitelikte olduğundan, ihalenin feshi nedeni olur.

İhalenin feshini isteme süresi, ihale tarihinden itibaren yedi gündür.

İlgililerin, ihalenin yapılmasına kadar olan işlemlerdeki yolsuzlukları, en geç ihale günü öğrenmiş oldukları varsayılır (m. 134, Il).

Bu kurallara göre, ihalenin feshini isteme hakkındaki yedi günlük şikâyet süresi kural olarak, ihale tarihinden itibaren islemeye başlar ve ihalenin kesinleşip kesinleşmediği (örneğin, m. 134, 1, II, IX) ihale tarihinden itibaren başlayacak bu yedi günlük süreye göre tespit edilir.

Ancak, bazı istisnaî hallerde, şikâyet (ihalenin feshini isteme) süresi, fesih sebebinin öğrenilmesinden itibaren islemeye başlar (m. 134, X). Buna göre; kendisine satış ilanı tebliği gereken bir ilgiliye (m. 127) ilan tebliğ edilmemişse; satılan taşınmazların esaslı niteliklerindeki hata sonradan öğrenilmişse; artırmaya fesat karıştırıldığı sonradan öğrenilmişse, yedi günlük şikâyet (ihalenin feshini isteme) süresi ihalenin feshi sebebinin ilgili tarafından öğrenilme tarihinden itibaren islemeye başlar; ancak ihale tarihinden itibaren bir yıl geçtikten sonra, artık ihalenin feshi istenemez (m. 134, X). İhalenin feshini, TBK’nun 281. maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere, yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun (hacizli malin) resmi sicilinde kayıtlı olan ilgililer, sınırlı ayni hak sahipleri ile pey sürmek (teklif vermek) suretiyle ihaleye iştirak edenler, yurtiçinde bir adres göstermek koşulu ile, isteyebilirler (m.134/2)

İhaleye fesat karıştırmış olan kişi (örneğin borçlu), kendi kusuruna dayanamayacağından, bu nedenle ihalenin feshini isteyemez.

İhalenin feshi şikâyet yolu ile istendiğinden ve şikâyet bir dava olmadığından, ihalenin feshinde davadaki anlamda davacı ve davalı tarafı yoktur. İhale ilgili olanların tümüne ilgili denir.

İcra mahkemesi, ihalenin feshi talebinin duruşmalı olarak inceler ve taraflar gelmeseler bile gereken kararı verir ( m134/5) , İcra Mahkemesi’nin fesih talebinden itibaren 20 gün içinde karar vermesi gerektiğini hükme bağlamaktadır. Ancak ihalenin feshi talebinin usulden reddi gereken hallerde duruşma yapılmadan da karar verilebilir

İcra mahkemesi, her türlü delile dayanarak ihalenin feshinin gerekip gerekmediğini inceler.

İcra mahkemesi tanık da dinler, tarafların ikrarı ile bağlı değildir. İkrara rağmen fesih sebebinin mevcut olup olmadığını araştırır. Bu nedenle icra mahkemesinin ihalenin feshi talebinin reddi hakkındaki kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil eder.

İhalenin feshi talebinde önce taşınmaz alıcı adına tescil edilmiş ise ( m134/7 , 135/1) icra mahkemesi, taşınmazın alıcı tarafından elden çıkarılmasını önlemek için ihtiyati tedbir kararı( HMK m.389 vd. ) verebilir.

İhalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi halinde icra mahkemesi, davacı feshi istenen ihale bedelinin %10’una kadar para cezasına mahkum eder ( m. 134/5)

İHALE(SATIŞ) BEDELİNİN ÖDENMESİ

İhale alıcısı (mal kendisine ihale olunan) , ihalenin feshi talep edilmiş olsa dahi artırma sonuç tutanağının elektronik satış portalında ilanından itibaren yedi gün içinde satış bedelini, satışı yapan icra dairesi hesabına nakden ödemek zorundadır.

Satılan mal, ihale bedeli süresi içinde takibi yürüten icra dairesi hesabına yatırılmadan ve ihale kesinleşmeden alıcıya teslim edilmez ve resmi sicilde alıcı adına tescil edilmez (m. 118, ; ESY m. 20, 2) .Alıcı ihale bedelini pesin ödese bile, ihale kesinleşmedikçe (yani ihale hakkındaki şikâyet süresinin geçmesine veya şikâyet edilmiş ise şikâyetin kesin olarak reddolunmasına kadar), taşınır mal alıcıya teslim edilmez. Bundan başka ihale kesinleşmedikçe ve ihale konusu mal alıcıya teslim edilmedikçe veya teslime hazır hale getirilmedikçe ihale bedelinin de alacaklılara ödenmemesi gerekir.

Taşınır mal kendisine ihale edilen alıcı, ihale anında o malin mülkiyetini kazanır (TBK m. 279). Başka bir deyişle, ihale ile mülkiyet alıcıya geçer.TBK’na göre, satılanın yarar ve hasarı, kural olarak, taşınır satışlarında zilyetliğin devri anına kadar satıcıya aittir (TBK m. 208).

Taşınırların satışına ilişkin İİK.nın 114/2. maddesinde; ilanın şeklinin,  artırmanın tarzının,  yer ve gününün ve gazete ile yapılıp yapılmayacağının, icra memurluğunca alakadarların menfaatlerine en muvafık geleni nazarı dikkate alınarak tayin olunacağı belirtilmiş olup, aynı Kanunun 126/son maddesinde; 114. maddenin 2. ve 3. fıkralarının, taşınmazların satış ilanı hakkında da uygulanacağı öngörülmüştür.

Somut olayda, 11.08.2021 tarihli satış kararında; “satışa çıkarılacak mal ilanının Lüleburgaz Belediye Başkanlığı ilan panosu ile adliye divanhanesine asılmak sureti ile yapılmasına, satışa konu mahcuzların menkul olması nedeni ile gazete ilanına yer olmadığına” karar verildiği, satışa  alacaklı dışında katılım olmadığından ihaleye yeterli katılımın olmadığı, yapılmış olan ilanların gerekli talep ve talibi artırmadığı, satışa konu menkullerin her yöreden alıcısı çıkabilecek niteliğe sahip olduğu anlaşıldığından, icra müdürünün gazete ilanına yer olmadığı yönündeki takdir hakkının denetlenmesi gerektiği  ve taşınırların niteliğine göre satış ilanının gazete ile ilan edilmesinin alakadarların menfaatine uygun olacağı anlaşılmıştır. 

O halde, Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda açıklanan nedenlerle şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi  isabetsizdir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: Taşınırların satışına ilişkin İİK m. 114/2 ve 114/3 taşınmazlar hakkında da uygulanır. Somut olayda, 11.08.2021 tarihli satış kararında; “satışa çıkarılacak mal ilanının Lüleburgaz Belediye Başkanlığı ilan panosu ile adliye divanhanesine asılmak sureti ile yapılmasına, satışa konu mahcuzların menkul olması nedeni ile gazete ilanına yer olmadığına” karar verilmiştir. Ancak gazete ile ilan edilmemesi nedeniyle yeterli katılım olmadığı açıktır. Çünkü satışa konu menkullerin her yöreden alıcısı çıkabilecek niteliğe sahip olduğu anlaşılmıştır. İcra müdürünün gazete ilanına gerek yok yönündeki kararı hatalıdır. İş bu gerekçelerden dolayı BOZULMASI gerekmiştir. 

(Y. 12. HD. si 14.02.2023 tarih, 2022/13658 E., 2023/826 K.)

İİK’NIN 134/2. maddesi uyarınca; ihalenin feshini, borçlar kanunu’nun 226. maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikâyet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler.

 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun davanın açılma zamanına ilişkin olarak düzenlenen 118 maddesinin 1. fıkrasında, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılacağı, aynı maddenin 2. fıkrasında ise, dava dilekçesinin kaydına ilişkin usul ve esasların yönetmelikte belirleneceği belirtilmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin davanın açılması başlığıyla düzenlenen 36. maddesinin 5. fıkrasında davanın, dava dilekçesinin tevzi edilerek kaydedildiği tarihte açılmış sayılacağı, 10. fıkrasında ise davanın, fiziksel ortamda mesai saati, elektronik ortamda ise saat 00:00’a kadar açılabileceği düzenlenmiştir.

Somut olayda, şikayete konu ihalenin 04.03.2022 tarihinde yapıldığı, şikayetçiler tarafından dava dilekçesinin şikayetin son günü olan 11.03.2022 tarihinde saat 23.57’de UYAP sistemine kaydının yapıldığı görülmekle, Bölge Adliye Mahkemesinin, davanın süresinde olmadığına ilişkin gerekçesi yerinde görülmemiştir. 

O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, şikayetin süresinde olduğu nazara alınarak, şikayetçilerin istinaf nedenlerinin incelenmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: Davanın açılma zamanı , dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılır, fiziksel ortamda mesai saati, elektronik ortamda ise saat 00:00’a kadar açılabileceği düzenlenmiştir.

Somut olayda ise 23,57 de UYAP sistemine kaydın yapıldığı görülmüştür. Şikayet süresinde olduğundan BOZMAYI gerektirmiştir.

(Y. 12. HD. si 21.02.2023 tarih, 2022/13601 E., 2023/1003 K.)

İİK’nun 134. maddesinde ihalenin feshi nedenleri teker teker belirtilerek gösterilmemiştir. Sadece “BK’nun 226.maddesinde yazılı”, “satış ilanı tebliğ edilmemiş olması”, “satılan malın esaslı niteliklerindeki hata” ve “ihaledeki fesat” nedenleriyle ihalenin bozulabileceğine değinilmiştir.

İhalenin bozulma nedenleri gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamasında;

1) İhaleye fesat karıştırılmış olması,

2) Artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler,

3) İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler,

4) Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması şeklinde sıralanmıştır. 

SOMUT OLAYDA; şikayetçi tanıkları N.Y. ve K.A.E.’in mahkeme huzurunda verdikleri ifadelerinde ”ihale salonunda yaklaşık 7-8 kişi olduğunu ,S. Y.’nın ihale salonunda bulunanlara hitaben “ben 99 nolu şu an satılacak olan dairenin kiracısıyım, halen kira kontratım devam etmektedir, bunu dikkate almanızı istiyorum, “dediğini, bunun üzerine ihaleye kimsenin girmediğini, ihaleye iştirak edecek olanların, kiracısı varmış tekrar mahkemelik olmayalım diyerek ihaleye girmediklerini söylediğini ” bildirdikleri görülmektedir. 

Yine, tutanak Tanıkları tellal Y.A.A. ve icra müdür yardımcısı F.E. beyanlarında ” davaya konu ihaleyi hatırladıklarını, ihale sırasında ihale salonunda tahminen 5-6 kişi olduğunu, daha öncesinde bir taşınmaz satışı daha yapıldığını,  şikayete konu ihaleye sadece bir kişinin katıldığını ”  bildirmiş olup, birbirini teyit eden tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde ihale öncesi gerçekleşen bu olayın başlı başına ihaleye katılmak isteyen 3. kişilere manevi telkinde bulunmak suretiyle ihaleye katılımlarına engel olabilecek nitelikte olduğu kuşkusuzdur.

Nitekim ihaleye yalnızca ihale öncesi manevi telkinde bulunan S.Y.’nın katıldığı ve 1.600.000,00 bedelli taşınmazın 820.000,00 TL’ye satıldığı, ihale bedeli gözetildiğinde ihaleye yeterli katılım olmadığı gibi zarar unsurunun oluştuğu görülmektedir. 

Bu durumda, ihalenin normal koşullar altında yapılmadığı, ihaleye katılmak isteyen alıcıların katılımının engellendiği ve bu şekilde ihaleye fesat karıştırıldığı anlaşıldığından; İlk Derece Mahkemesi’nin asıl dosya ve birleşen dosyada vermiş olduğu ihalenin feshine yönelik şikayetin kabulü kararı yerinde olmakla, Bölge Adliye Mahkemesi’nce istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının  bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

ANCAK BAM kararında direnmiştir bunun akabinde, söz konusu uyuşmazlık YARGITAY HUKUK GENEL KURULU TARAFINDAN DEĞERLENDİRİLİP BOZULMUŞTUR.

İcra mahkemesi ihalenin feshi talebini basit yargılama usulüne göre [2004 sayılı Kanun md. 18, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Kanun) md. 316-322.] ve mutlaka duruşmalı olarak incelemesi gerekir. İcra mahkemesinin, ihalenin feshi talebini incelemedeki yetkisi (itirazın kaldırılmasındaki gibi) sınırlı değildir, ihalenin feshi sebepleri tanık dahil her türlü delil ile ispat edilebilir (İlhan E. Postacıoğlu, İcra Hukuku Esasları, İstanbul 2010, s.612; Kuru, s.720).  

SOMUT OLAYDA İSE; alacaklı vekili tarafından Samsun İcra Müdürlüğünün 2019/86903 Esas sayılı dosyasında borçlular aleyhine başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte şikâyet konusu 1.600.000,00 TL bedelli 99 nolu bağımsız bölümün üçüncü kişi New Auto Oto. Ser. Yed. Par. Eksp. Hiz. San. Tic. A.Ş. adına S.Y.’ya 820.000,00 TL bedelle ihale edildiği, ihale alıcısı dışında başka teklif süren olmadığı görülmektedir. Şikâyet konusu 99 nolu bağımsız bölüm ile aynı özellikte olup aynı satış ilanı ile ihaleye çıkarılan 1.600.000,00 TL muhammen bedelli 98 nolu bağımsız bölümün ise 1.175.000,00 TL bedelle üçüncü kişi Hayy İnş. ve Müh. A.Ş.ye ihale edildiği anlaşılmaktadır.

İlk Derece Mahkemesince dinlenen şikâyetçi borçlunun tanıkları N. Y. ve K.A. E. ; ihale salonunda yaklaşık yedi- sekiz kişi olduğunu, Samet Yazıcı’nın ihale salonunda bulunanlara hitaben “Ben 99 nolu şu an satılacak olan dairenin kiracısıyım, halen kira kontratım devam etmektedir, bunu dikkate almanızı istiyorum” dediğini, bunun üzerine ihaleye kimsenin girmediğini, ihaleye iştirak edecek olanların “kiracısı varmış tekrar mahkemelik olmayalım” diyerek ihaleye girmediklerini beyan etmişlerdir. Tutanak tanıkları tellal Y.A.A. ve icra müdür yardımcısı F. E.ise davaya konu ihaleyi hatırladıklarını, ihale sırasında ihale salonunda tahminen beş- altı kişi olduğunu, daha öncesinde bir taşınmaz satışı daha yapıldığını, şikâyete konu ihaleye sadece bir kişinin katıldığını beyan etmişlerdir.

Şikâyet konusu 1.600.000,00 TL muhammen bedelli taşınmazın ihalesine tek kişinin teklif sürmesi sonucunda 820.000,00 TL bedelle  ihale edilerek zarar unsurunun oluşması, aynı özelliklere sahip, aynı muhammen bedelli  taşınmazın ihalesine ise birden çok kişinin katılarak daha yüksek bedelle ihale edilmiş olması ve birbirini teyit eden tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde ihale öncesi gerçekleşen bu olayın tehdit içermese bile başlı başına ihaleye katılmak isteyen üçüncü kişilere manevi telkinde bulunmak suretiyle ihaleye katılımlarına engel olabilecek nitelikte olduğunun kabulü gerekir.  İhaleye katılımın engellenmesi, ihalenin amacına ulaşmasını ve malın gerçek değerine satılmasını, ihalenin sağlıklı ve normal şartlarda yapılmasını engelleyici, dürüstlük kuralları ile bağdaşmayan her türlü davranışlarda bulunulması ise fesat niteliğindedir. 

O hâlde ihale sırasında meydana gelen bu olay tehdit içermese bile ihaleye talebi azaltıcı etkisi olduğundan ve zarar unsuru oluştuğundan fesat niteliğinde kabul edilerek ihalenin feshine karar verilmesi gerekir.

Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken 

Önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: Şikâyet konusu 1.600.000 TL muhammen bedelli taşınmaz ihalesine tek kişi teklif sürmüştür. 820.000 TL ile ihale edilerek zarar unsuru oluşmuştur. Çünkü aynı özelliklere sahip ve aynı muhammen bedelli taşınmaz daha yüksek bedelle ihale edilmiştir.

İhalenin feshi konulu taşınmaz ihaleye çıkarıldığında;

S. Y.’nın ihale salonunda bulunanlara hitaben ‘ben 99 nolu şu an satılacak olan dairenin kiracısıyım, halen kira kontratım devam etmektedir, bunu dikkate almanızı istiyorum’’ manevi telkinde bulunarak taşınmaz ihalesinin akibetini zarar unsuru gerçekleşek şekilde etkilemiştir. Tehdit içermese bile başlı başına ihaleye katılmak isteyen üçüncü kişilere manevi telkinde bulunmak suretiyle ihaleye katılımlarına engel olduğu açıktır. Açıkça tehdit olmasa dahi ihaleye talebi azaltmıştır ve zaten ihalenin normal şartlarda yapılmasını engellemiş dürüstlük kurallarına aykırı davranışta bulunmuştur.

Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü ihalenin feshine karar verilmiştir.

(Y.HGK 06.12.2023 tarih, 2023/12-336 E, 2023/1203 K)     

‘’ÖNEMLİ GÖRÜŞ DEĞİŞİKLİĞİ’’

ASIL OLAN MALIN GERÇEK DEĞERİNDEN İHALE EDİLMESİ OLUP, MALIN SALT MUHAMMEN DEĞERİN ÜZERİNDE SATILMIŞ OLMASI HER ZAMAN ZARAR UNSURUNUN OLUŞMAYACAĞI VE MALIN GERÇEK DEĞERİNİ BULDUĞU ANLAMINDA YORUMLANAMAZ

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.12.2022 tarih ve 2021/345 E. – 2022/1820 K. sayılı kararında da işaret edildiği gibi; ihalenin feshi istemleri, şikayet niteliğinde olup şikâyet hakkının kullanılabilmesi için şikâyet ehliyetinin yanında diğer bir koşul şikâyeti ileri sürmek isteyen kişinin şikâyette hukuki yararının bulunmasıdır.

Somut bir olayda ihalenin feshini isteyebilmesi için ihalenin feshedilmesinde hukuki yararının (menfaatinin) bulunması şarttır.

İhalenin feshini şikâyet yolu ile talep eden ilgili, vâki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur.

Zarar unsurunun gerçekleşmemesi halinde şikayetçinin ihalenin feshini istemesinde hukuki yararı bulunmayıp, icra mahkemesince yapılacak ilk inceleme sonucunda, ihalenin feshini isteyen kişinin ihalenin feshedilmesinde hukuki yararı bulunmadığı kanısına varılırsa ihalenin feshi talebi esasa girilmeden usulden reddedilmelidir

Bahse konu zararın varlığının tespiti yönünden ise, Dairemizce; satılan malın muhammen bedel veya üstünde bir bedelle satılmış olması hâlinde, ihalenin feshini istemekte kural olarak hukuki yararın bulunmadığına; kıymete yönelik itirazların varlığı, fesat iddiası ya da kamu düzeninden sayılan takip hukukuna dair ilkeler gibi bazı istisnai hallerde ise, malın muhammen değerin üzerinde satılması durumunda dahi şikayetçinin fesih isteminde hukuki yararının bulunduğuna dair görüş istikrarlı şekilde uygulana gelmiştir. 

Başlıca yöntem olan açık artırmanın elektronik ortama taşınması ile beraber muhammen değerin üzerinde sonuçlanan satışların artmış olması da dikkate alınarak, Dairemizce görüş değişikliğine gidilmek suretiyle, ihale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği görüşü benimsenmiştir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: İhale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği görüşü benimsenmiştir

(12. HD. 08.01.2024 tarih, 2023/9265 E.  2024/45 K).  

İHALE KONUSU TAŞINMAZIN KÖYDE OLMASI HALİNDE, KÖY YERİNDE DE İLAN ZORUNLUDUR:

Somut olayda, icra müdürlüğü tarafından yapılan ihaleye katılımın az olduğu, 3.263.806,44 TL muhammen bedelli taşınmazın 13.01.2023 tarihli ihalede 2.210.000,00 TL bedelle ihale edildiği görülmektedir.  İhale konusu taşınmazın köyde olması sebebiyle, köyde ilan edilmesi, talep ve talibi arttırabileceğinden ve dolayısıyla taşınmazın gerçek değeri üzerinden satılması imkanını sağlayacağından tarafların menfaatine uygundur. Taşınmazın düşük bedelle ihale edilmiş olması, yapılan satış ilanının yetersiz olduğunu ortaya koymaktadır. Her ne kadar 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile bazı köyler mahalleye dönüştürülmüş ise de; bu düzenleme taşınmazın idari yapısına ilişkin olup, taşınmazın fiilen köy vasfında olan yerde bulunduğu gerçeğini değiştirmeyeceğinden ve o yöredeki muhtemel alıcılara da satışın duyurulması yönünden köyde ilan gerekliliğini ortadan kaldırmayacaktır.

  O halde mahkemece, ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE:Söz konusu olayda, ihaleye katılımın az olduğu, taşınmazın köyde olması sebebiyle , köyde ilan edilmesi, talep ve talibi arttırabileceğinden yani taşınmazın gerçek değeri üzerinde satılması imkanı sağlayacağından tarafların menfaatine uygundur. Taşınmaz düşük bedelle ihale edilmiştir bu yüzden yapılan satış ilanı yetersizdir. Anlatılanlar sebebiyle BOZULMASI gerekmiştir.

(12. HD. 09.01.2024 tarih, 2023/9161 E.  2024/107 K).  

İHALENİN FESHİNDE HARÇ:

İhalenin feshi davaları daha önce başvuranın kim olduğuna bakılmaksızın maktu harca tabi iken 2004 sayılı İİK’nın 134. maddesinde değişiklik yapan ve 30.11.2022 tarihinde yürürlüğe giren 7343 sayılı kanunun 27/4. maddesi ile davayı “Satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerin” açması halinde ihale bedeli üzerinden nispi harca tabi kılınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre istemin reddi halinde bakiye karar harcının ihalenin feshini isteyen şikayetçiden tahsiline karar verilmesi gerekmektedir.

İhalenin feshi talebinin 30.11.2021 tarihinden sonra yapılması halinde kanunda belirtilen istisnai taraflar dışında kalan gerçek yada tüzel kişiler tarafından yapılması halinde ihale bedeli üzerinden nispi harca tabi olduğu ve nispi harcın yarısının peşin yatırılacağı tartışmasızdır.

Vurgulamakta yarar vardır ki, kamu düzenine ilişkin hususları hâkim (ve Yargıtay) kendiliğinden gözetme ile yükümlü olduğundan Yargıtay’ın, kamu düzenine aykırı bir husustan dolayı hükmü temyiz edenin aleyhine (temyiz etmemiş olan tarafın lehine) bozması (düzeltmesi) olanaklıdır (HGK’nın 07.03.2012 tarih ve 2011/19-799 E.-2012/128 K. sayılı kararı). 

SOMUT OLAYDA; İlk Derece Mahkemesince 10.03.2022 tarihli tensip tutanağı ile peşin nispi harcın yarısının ve ihale bedelinin %5’i oranında teminatın şikayetçi tarafından yatırılmasına karar verilmiştir. Mahkemenin, şikayetçinin İİK’nın 134/3 maddesinde sayılan kişilerden olmadığına ilişkin saptaması ve buna bağlı olarak nispi harç ve teminat alınması yerindedir. Ancak şikayetin reddine karar verilmesi karşısında İİK’nın 134/3 hükmüne aykırı olarak bakiye karar harcının alınması yönünde hüküm kurulmaması isabetsizdir.

3-Şikayetçi aleyhine takdir edilen para cezasına ilişkin re’sen yapılan değerlendirmede;

7343 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 33. maddesi ile İcra ve İflas Kanununa eklenen geçici 18. maddenin son fıkrası gereğince uygulanması gereken aynı Kanunla değişik İİK’nın 134. maddesinin 5. fıkrasının 3. bendi uyarınca; icra mahkemesi işin esasına girerek talebin reddine karar verirse ihalenin feshini talep edeni feshi istenen ihale bedelinin yüzde onuna kadar para cezasına mahkûm eder. 

Somut uyuşmazlıkta, şikayetçi aleyhine ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmedilmiş ise de 7343 sayılı Kanun’la değişik İİK’nın 134/5-3 maddesi gereğince fesih gerekçeleri ve fesih isteyenin sıfatı gözönünde bulundurulduğunda davanın ihale sürecini uzatmaya matuf olmadığı görülmekle, Anayasa’nın 13.maddesinde düzenlenen ölçülülük ilkesi de nazara alınarak belirlenen para cezasının oranı fazla olup, para cezası daha makul bir oranda belirlenmelidir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: İhalenin feshi talebi 30.11.2021 tarihinden sonra yapılmış ise , kanunda sayılan istinai taraflar dışında (m.134/3) . Satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerin” ihale bedeli üzerinden nispi harca tabidir ve bu harcın yarısının yatırılması gerekir. Ayrıca ihale bedelinin % 5’i oranında teminat yatırmalarıda gerekir. 

Somut olayda da şikayetçinin kanunda sayılan istisnai kişilerden olmadığından nispi harc ve teminatın alınması gerekir.

(12. HD. 16.01.2024 tarih, 2023/9333 E.  2024/399 K).  

İHALENİN FESHİ DAVASINDA NİSPİ HARÇ:

Mahkemenin şikayetçinin İİK’nın 134. maddesinde belirtilen ilgililerden olmayıp, ihalenin feshi davasının görülebilmesi açısından nispi harç ve teminat yatırmak zorunda olan, başka bir deyişle kanunda belirtilen istisnai kişiler dışında kaldığına ilişkin tespit ve gerekçesi yerindedir.

Her ne kadar şikayetçi nispi harç ve akabinde teminatı yatırmamış ise de Mahkemenin harç yatırılmasına ilişkin “…328.060,55 TL nispi harcın davacı tarafından gelecek celseye kadar dosyaya yatırılmasına, aksi taktirde davanın usulden reddine karar verileceğinin ihtarına (ihtar edildi)” şeklindeki ara kararı 492 sayılı Harçlar Kanunun 30. maddesine uygun değildir. Yukarıda da belirtildiği üzere yasaya uygun olmayan ara kararı hukuki sonuç doğurmaz.

Mahkemece şikayetçiye Harçlar Kanununun 30. maddesine uygun şekilde “…Davacı/şikayetçiye 328.060,55 TL nispi harcı yatırması için gelecek celseye kadar kesin süre verilmesine, aksi taktirde davanın işlemden kaldırılacağının ihtarına (ihtar edildi)” şeklinde oluşturulacak ara kararı ile süre verilmesi ve akabinde Harçlar Kanunu’nun 30. maddesindeki düzenlemeye uygun olarak karar verilmesi gerekirken nispi harç yatırılmamasını HMK’nın 114. maddesinde düzenlenen dava şartı olarak niteleyerek sonuca gidilmesi ve hususun Bölge Adliye Mahkemesince de benimsenmesi hatalı olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

Mahkemece yapılacak iş öncelikle şikayete konu taşınmazlar ve bu taşınmazların toplam ihale bedeli belirlenerek bu bedel üzerinden hesaplanacak olan nispi peşin harcı tamamlaması için Harçlar Kanununun 30. maddesi uyarınca işlem yapmak ve harç yatırılırsa akabinde teminatı yatırtıp, sonuca gitmektir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: Şikayetçi nispi harç ve teminatı yatırmamış. Mahkemece harç yatırılmasına ilişkin … davanın usulden reddine denilmek suretiyle ihtar yapıldığı görülmektedir. Ancak bu ihtar HMK m.114 dava şartlarından sayılıp buna göre karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir . Olması gereken … davanın işlemden kaldırılacağının ihtar edilmesi olmalıydı. 

NOT: Harcın yatırılmamasının yaptırımı, “…davanın açılmamış sayılması,” harç yatırılmakla birlikte teminatın yatırılmamasının yaptırımı ise “…davanın dava şartı noksanlığından usulden reddidir.”

(12. HD. 07.02.2024 tarih, 2024/173 E.  2024/990 K).   

İPOTEK LİMİTİ AŞILDIĞINDAN DİĞER TAŞINMAZLARIN SATIŞININ YAPILMAMASI GEREKİRKEN:

Öte yandan, şikayet konusu taşınmaz satışları incelendiğinde; yukarıda tapu detay bilgileri verilen 43 parselin 19.10.2022 tarihinde saat 14:00’te 910.000 TL bedel ile alacaklıya ihale edildiği, 98 parselin aynı tarih saat 14:15’te 2.000.000 TL bedel ile ihale alıcısı B.D.’a ihale edildiği, 99 parselin aynı tarihte saat 14.30’da 3.000.000 TL bedelle ihale alıcısı B.D.’a ihale edildiği, 100 parselin aynı tarih saat 14:45’te 5.000.000 TL bedel ile ihale alıcısı B.D.’a ihale edildiği, 101 nolu parselin aynı tarih saat 15.00’da 2.000.000 TL bedel ile ihale alıcısı E.Ö.r’e ihale edildiği, 92 parselin aynı tarih saat 1.500.000 TL bedel ile ihale alıcısı B.D.’a ihale edildiği, ihale bedelleri dikkate alındığında 43,98, 99 parsellerin toplam satış miktarının 5.910.000 TL olduğu ve ipotek limiti olan 5.500.000 TL’nin bu üç taşınmazın satışı ile karşılandığı, icra müdürünce ipotek limiti aşıldığından diğer taşınmazların satışının yapılmaması gerekirken satışa devam edilmesi yerinde değildir.

O halde, İlk Derece Mahkemesince, ipotek limiti aşıldığından dolayı şikayetin kısmen kabulü  ile … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … ada 92, 100 ve 101 parsellerin ihalelerinin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde istemin reddi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: Şikayet konusu taşınmaz satışları şöyledir; 43, 92, 98, 99, 100, 101, sayılı parseller ihale edilmiştir. 43,98,99 parsellerinin toplam satış miktarı ipotek limiti için yeterli olduğundan , 92, 100, 101 parsellerin ihalenin feshine karar verilmiştir. Çünkü ipotek limiti aşılmış ve söz konusu parsellerin ihale edilmesine gerek kalmamıştır.

NOT: HGK. 24.05.1989 tarih ve 1989/11-294 E, 1989/378 K). Limit aşımına ilişkin şikayet, süresiz olarak her zaman ileri sürülebilir.

(12. HD. 24.01.2024 tarih, 2023/8564 E.  2024/786 K).   

KIYMET TAKDİRİNE İTİRAZ ÜZERİNE MAHKEMECE VERİLECEK KARARLAR KESİN OLMAKLA BERABER SÜRESİNDE ŞİKâYET HAKKININ KULLANILDIĞI HALLERDE İCRA MAHKEMESİ KARARININ, İHALENİN FESHİNİN İSTENMESİ SIRASINDA İNCELENMESİ MÜMKÜNDÜR

Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş, borçlunun fesih nedeni olarak ileri sürülen kıymet takdirine ilişkin itirazları konusunda uzman bilirkişi marifeti ile keşif yapılmak suretiyle incelenerek taşınmazın değerinin belirlendiği tarih esas alınarak bilirkişi tarafından tespit edilen değerin ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalenin feshine karar verilmesi, muhammen bedelin altında olması halinde ise ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesinden ibarettir. (HGK’nın 16.06.2020 tarih, 2017/12-742 E. – 2020/406 K.)

Somut olayda; icra müdürlüğü tarafından yapılan kıymet takdirinde dava konusu taşınmazın değerinin 1.100.000,00 TL olarak tespit edildiği, taşınmazın 07.11.2022 tarihinde yapılan ihalede 1.754.000,00 TL bedel ile ihale edildiği, borçlunun şikayet dilekçesinde fesih nedeni olarak ileri sürdüğü kıymet takdirine ilişkin itirazları değerlendirilerek mahkemece alınan raporda ise taşınmazın değerinin 1.625.000 TL olarak belirlendiği görülmüştür.

İhaleye konu taşınmazın tahmini değerinden fazla bir bedelle satılmış olması mutlaka ve tek başına zarar unsurunun gerçekleşmediği anlamına gelmez. Nitekim mahkemece tespit edilen değerin, ihaleye esas alınan muhammen bedelin üzerinde olmasının borçlu ve alacaklı aleyhine sonuç yaratacağı tabii olup, başlı başına ihalenin feshi sebebidir.

O halde, İlk Derece Mahkemesince ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir. 

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: Kıymet takdirine itiraz üzerine mahkemece verilecek kararlar kesindir. Kıymet takdirine itirazda uzman bilirkişi marifeti ile keşif yapılmak suretiyle incelenerek taşınmazın değerinin belirlendiği tarih esas alınarak bilirkişi tarafından tespit edilen değerin ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalenin feshine karar verilmesi, muhammen bedelin altında olması halinde ise ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesinden ibarettir. Kiymet takdirinde 1.100.000 TL olarak tespit edilmiş, taşınmaz 07.11.2022. tarihinde yapılan ihalede 1.754.000 TL bedel ile ihale edilmiştir. İtiraz üzerine mahkemece alınan raporda değeri 1.625.00 TL olarak belirlenmiştir.

İhaleye konu taşınmazın tahmini değerinden fazla bir bedelle satılmış olması mutlaka ve tek başına zarar unsurunun gerçekleşmediği anlamına gelmez. Nitekim mahkemece tespit edilen değerin, ihaleye esas alınan muhammen bedelin üzerinde olmasının borçlu ve alacaklı aleyhine sonuç yaratacağı tabii olup, başlı başına ihalenin feshi sebebidir.

(12. HD. 05.02.2024 tarih, 2024/256 E.  2024/890 K).   

İHALENİN FESHİ DAVASINDA YURT DIŞINDA YAŞANAYANA TEBLİGAT:

Somut uyuşmazlıkta; ihalenin feshini isteyenin, takip dosyasının borçlusu konumunda olup ihalenin feshine yönelik şikayet dilekçesinde; sürekli olarak yurt dışında olduğunu, bu husus araştırılmadan ve kanuni zorunluluklara uyulmadan takip dosyasında yapılan tüm tebligatların usulsüz olduğunu ileri sürdüğü, ödeme emri tebligatının, yurt içi mernis adresinde bizzat kendisine, kıymet takdir raporu, 103 davetiyesi ve satış ilanının ise yine aynı adreste bu kez Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi gereğince tebliğ edildiği, şikayet dilekçesinde yurt dışı adresi yazılı ise de, şikayet dilekçesine ekli vekaletnamede borçlunun, tüm tebligatların yapıldığı yurt içi mernis adresinin yazılı olduğu görülmüştür.

Bu durumda, her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararında, vekaletnamede yurt içinde bir adres bildirilmesine rağmen, borçlunun iddiasının yurt dışında yaşadığına dayalı olması nedeniyle bu adresin borçlu tarafından kabul edilmediği gerekçesiyle  İİK’nın 134/2. maddesinde yer alan yurt içinde adres gösterme koşulunun sağlanmadığı belirtilerek sonuca gidilmiş ise de; vekili vasıtasıyla şikayete başvuran borçlu tarafından verilen vekaletnamede yurt içi adresinin bildirilmesinin yanı sıra, takip dosyasında yapılan tebligatların bu adrese tebliğ edilmesi ve adresin, borçlunun mernis adresi olması nedenleriyle söz konusu gerekçeye itibar edilmemiştir.

O halde Bölge Adliye Mahkemesince, şikayet dilekçesinin, İİK’nın 134/2. maddesine aykırı olmadığı nazara alınarak, asıl şikayet dilekçesinde ileri sürülen ve istinaf sebebi yapılan fesih iddiaları incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile asıl şikayetin reddine hükmedilmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: İhalenin feshini talep eden takip borçlusu, yurt dışında yaşadığını bu husus araştırılmadan yapılan tüm tebligatların usulsüz olduğunu şikâyet dilekçesinde sunmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi de vekaletnamede yurt içinde adres bildirmesine rağmen borçlunun iddiasının yurt dışında yaşadığına dayalı olması nedeniyle bu adresin borçlu tarafından kabul edilmediği gerekçesiyle İİK’nın 134/2. maddesine göre göre yurt içinde adres gösterme koşuluna uyulmadığı gerekçesiyle sonuca gitmiştir.

Fakat vekili vasıtasıyla şikayete başvuran borçlu tarafından verilen vekaletnamede yurt içi adresinin bildirilmesinin yanı sıra, takip dosyasında yapılan tebligatların bu adrese tebliğ edilmesi ve adresin, borçlunun mernis adresi olması nedenleriyle söz konusu gerekçeye itibar edilmemiştir.

İİK’nın 134/2. maddesine aykırı olmadığı nazara alınarak, asıl şikayet dilekçesinde ileri sürülen ve istinaf sebebi yapılan fesih iddiaları incelenerek sonuca gidilmesi gerektiğinden bozulması gerekmiştir.

(12. HD. 08.02.2024 tarih, 2024/113 E.  2024/1090 K).   

AYNI ALICININ DAHA ÖNCE YAPILAN BİRİNCİ İHALEDE SÜRDÜĞÜ PEYDEN DAHA SONRA YAPILAN İHALEDE, DAHA AZ PAY SÜRMESİNİN İYİNİYETLE BAĞDAŞMAYIP İHALEYE FESAT KARIŞTIRILDIĞINI GÖSTERMEKTEDİR. 

İİK’nın 134. maddesinde ihalenin feshi nedenleri teker teker belirtilerek gösterilmemiştir. Sadece “6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 281 inci maddesinde yazılı”, “satış ilanı tebliğ edilmemiş olması”, “satılan malın esaslı niteliklerindeki hata” ve “ihaledeki fesat” nedenleriyle ihalenin bozulabileceğine değinilmiştir.

İhalenin bozulma nedenleri gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamasında;

1) İhaleye fesat karıştırılmış olması,

2) Artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler,

3) İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler,

4) Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması şeklinde sıralanmıştır.

Somut olayda, 14.02.2022 tarihli ihalede, taşınmazın İmamoğlu Hırdavat Pazarlama Ve İnşaat San.Tic.A.Ş.’ye 4.100.000,00 TL bedelle ihale edildiği, ihale bedelini yatırmaması üzerine düşme kararı verilip taşınmazın İİK’nın 133. maddesine göre ihalesinin yapıldığı ve feshi istenen bu ihalede İmamoğlu Hırdavat Pazarlama Ve İnşaat San.Tic.A.Ş.’nin ilk ihalede teklif ettiği bedelin çok altında 3.305.000,00 TL teklifte bulunduğu satış memurluğunca taşınmazın bu bedel ile İmamoğlu Hırdavat Pazarlama Ve İnşaat San.Tic.A.Ş.’ye ihale edildiği anlaşılmaktadır. Aynı alıcının daha önce yapılan birinci ihalede sürdüğü peyden daha sonra yapılan ihalede, daha az pay sürmesinin iyiniyetle bağdaşmayıp ihaleye fesat karıştırıldığını göstermektedir. 

O halde, mahkemece, ihalenin feshi talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir. 

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: İlk ihalede alıcı ihale bedelini yatırmamıştır. O yüzden düşme kararı verilmiş ve yeniden ihale edilmiştir. İlk ihaledeki alıcı tekrar ihaleye katılmış ve bu sefer de ilk ihalede teklif ettiği bedelin çok altında teklifte bulunmuştur. Aynı alıcının daha önce yapılan birinci ihalede sürdüğü peyden daha sonra yapılan ihalede, daha az pay sürmesinin iyiniyetle bağdaşmayıp ihaleye fesat karıştırıldığını göstermektedir.  Kararın bozulması gerekmiştir.         

(12. HD. 13.02.2024 tarih, 2023/9121 E.  2024/1220 K).   

İHALENİN FESHİ DAVASINDA KESİN HÜKÜM:

İcra mahkemesince verilen kararlar, kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemekle birlikte, aynı takip dosyası nedeniyle, aynı taraflar arasında ve aynı konuda daha önce verilen icra mahkemesi kararları, kesinleşmek koşuluyla sonradan oluşturulacak aynı konuda, aynı takiple ilgili ve tarafları aynı olan kararlar yönünden birbirlerine karşı kesin hükmün sonuçlarını doğururlar.

6100 Sayılı HMK’nın 303/1. maddesi; “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” şeklinde düzenleme ihtiva etmektedir.

HMK’nın 114/1-i maddesi uyarınca kesin hüküm dava şartı olup, kesin hüküm oluşturan bir mahkeme kararının varlığının tespiti halinde, aynı Kanunun 115/2. maddesi gereğince, dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddedilmesi gerekir.

Somut olayda, borçlunun ihalenin feshi talepli Bakırköy 9. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2022/228 Esas sayılı dosyasındaki şikâyeti ile temyize konu dosyadaki şikâyetin tarafları ve konusu aynı olmasına rağmen, ileri sürülen ihalenin feshi sebeplerinin farklı olduğu, borçlunun iş bu dosyada daha önce ileri sürmediği fesat iddiasına dayanarak ihalenin feshini istediği anlaşılmıştır.

O halde, borçlunun fesat iddiasına dayalı ihalenin feshi şikâyeti incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi isabetsizdir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: Kesin hüküm dava şartıdır. Şikâyet ile temyize konu dosyadaki şikâyetin tarafları ve konusu aynı olmasına rağmen, ileri sürülen ihalenin feshi sebeplerinin farklı olduğu, borçlunun iş bu dosyada daha önce ileri sürmediği fesat iddiasına dayanarak ihalenin feshini istediği anlaşılmıştır. Borçlunun fesat iddiasına dayalı ihalenin feshi şikâyeti incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi isabetsizdir.

(12. HD. 14.02.2024 tarih, 2024/813 E.  2024/1287 K).

TAŞINMAZ İHALELERİNDE ARTIRMA İLANININ NE ŞEKİLDE YAPILACAĞI:

Öte yandan, ilan tarihi itibariyle yürürlükte olan ve uygulanması gereken İİK’nın 126. maddesi taşınmaz ihalelerinde artırma ilanının ne şekilde yapılacağını düzenlemiştir. Anılan maddede, ilanın satıştan en az bir ay önce yapılacağı açıklanmıştır. Dairemizce de bu kural sapma göstermeksizin uygulanmaktadır. Açıklanan maddenin son fıkrası göndermesi ile taşınmaz ihalelerinde de uygulanması zorunlu olan İİK’nın 114. maddesinde; “Satış açık artırma ile yapılır. Birinci ve ikinci artırmanın yapılacağı yer, gün ve saat daha önceden ilan edilir. İlanın şekli, artırmanın tarzı, yer ve günü ve gazete ile yapılıp yapılmayacağı icra memurunca alakadarların menfaatlerine en muvafık geleni nazarı dikkate alınarak tayin olunur. İlânın yurt düzeyinde yayımlanan bir gazete ile yapılmasına karar verilmesi hâlinde bu ilân satış talebi tarihinde tirajı ellibinin (50.000) üzerinde olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan gazetelerden biriyle yapılır. ” hükmü yer almaktadır. 

İcra müdürlüğünün 26.02.2022 tarihli satış kararında, “satış ilanının,  yurt düzeyinde yayın bir gazetede ilan edilmek suretiyle yapılmasına” karar verildiği halde, gereğinin yerine getirilmeyerek, aynı gün Basın İlan Kurumu Müdürlüğüne yazılan müzekkerede ilanın  yerel  (il)  gazetelerinden birisinde yapılmasının istenmesi ve buna göre satış kararına aykırı olarak 16/03/2022 tarihinde yerel Işık Gazetesinde ilan yapılması, satış ilanının ulusal bir gazetede ilan edilmesinin talep ve talibi arttırabileceği de gözetildiğinde, yasaya aykırıdır. 

O halde Bölge Adliye Mahkemesince, yukarıda açıklanan nedenlerle şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: Söz konusu olayda , taşınmaz ihalesi ilanının yurt düzeyinde yapılan bir gazete ile yapılmasına karar verilmiştir. O yüzdendir ki İlân satış talebi tarihinde tirajı ellibinin (50.000) üzerinde olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan gazetelerden biriyle yapılması gerekir. ANCAK yerel (il) gazatelerinden Işık Gazatesinden yapılmış , BOZMAYI gerektirmiştir.

(12. HD. 15.02.2024 tarih, 2024/228 E.  2024/1415 K).   

YENİDEN SATIŞ GÜNÜ BELİRLENMEDEN YAPILAN İHALEDE, SATIŞIN DURDURULMASI KARARI TALEP VE TÂLİBİ ETKİLEDİĞİNDEN BU HUSUSUN İHALENİN FESHİ SEBEBİ OLUŞTURDUĞU KUŞKUSUZDUR: 

Somut olayda; şikayetçi borçlu tarafından yapılan, ihaleye konu geminin kıymet takdiri şikayetinde İstanbul 24. İcra Hukuk Mahkemesinin 2023/100 E. sayılı dosyasında mahkemece 12.03.2023 tarihinde gemilerin satışlarının durdurulmasına karar verildiği, satışın durdurulmasına ilişkin kararın icra müdürlüğüne bildirildiği, icra müdürlüğünce mahkeme kararı uyarınca satışın durdurulmasına karar verildiği, akabinde icra mahkemesince kıymet takdiri şikayetinin usulden reddine karar verildiği ve satışın durdurulması kararının da hükümsüz kaldığı, icra müdürlüğünce satış işlemlerine kaldığı yerden devam edilerek 17.04.2023 tarihli ihalede geminin satışının yapıldığı görülmüş ise de; yeniden satış günü belirlenmeden yapılan ihalede, satışın durdurulması kararı talep ve tâlibi etkilediğinden bu hususun ihalenin feshi sebebi oluşturduğu kuşkusuzdur. 

O halde, Bölge Adliye Mahkemesince şikâyetin kabulüne dair İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. 

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: Söz konusu olayda icra müdürlüğünce mahkeme kararı uyarınca satışların durdurulmasına karar verilmiş, akabinde icra mahkemesince kıymet takdiri şikayetinin usulden reddine karar vermiş ve satışın durdurulması kararı hükümsüz kalmıştır. İhalede geminin satışı yapılmıştır ANCAK Yeniden satış günü belirlenmeden yapılan ihalede, satışın durdurulması kararı talep ve tâlibi etkilediğinden bu hususun ihalenin feshi sebebi oluşturduğu kuşkusuzdur.  Anlatılan gerekçelerle BOZMAYI gerektirmiştir.

(12. HD. 20.02.2024 tarih, 2024/18 E.  2024/1596 K).   

İHALENİN FESHİ DAVASINDA HUKUKİ YARAR:

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.12.2022 tarih ve 2021/345 E. – 2022/1820 K. sayılı kararında da işaret edildiği gibi; ihalenin feshi istemleri, şikayet niteliğinde olup şikâyet hakkının kullanılabilmesi için şikâyet ehliyetinin yanında diğer bir koşul şikâyeti ileri sürmek isteyen kişinin şikâyette hukuki yararının bulunmasıdır. İİK’nın 134. maddesinin 11. fıkrasında ihalenin feshi isteminde bulunanın fesihte hukuki yararı bulunması gerektiği açıkça hükme bağlanmıştır. Bu madde uyarınca ihalenin feshini isteyebilecek kişilerin, somut bir olayda ihalenin feshini isteyebilmesi için ihalenin feshedilmesinde hukuki yararının (menfaatinin) bulunması şarttır. Bir başka ifadeyle ihalenin feshini isteyen kişinin, somut bir ihalenin feshi sebebine dayanması ve bu yolsuzluk nedeniyle menfaatinin ihlâl edilmiş olması gerekir. Kanun hukuki yarar şartını, “İhalenin feshini şikâyet yolu ile talep eden ilgili, vâki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur.” şeklinde düzenlemiş olup, bu hükmün kanuna koyulma nedeni, ihalelerin lüzumsuz şikâyet ve itirazlarla sürüncemede bırakılarak takiplerin sonucunun belirsiz kalması ve meçhul işlemlerden çekinerek cebri satışlara iştirak etmeme duygusunun yerleşmemesi, sonuç olarak talebi artırıcı kimliği ile borçluyu korumaya ve taşınmazın gerçek değeri ile satılmasını sağlamaya yöneliktir.

İhalenin feshini isteyen kişinin talebinin icra mahkemesince dinlenebilmesi için şikayetçinin, gerçekleştiğini iddia ettiği fesih sebebinin kendi menfaatlerini ihlal ettiğini ispat etmesi zorunludur. Zarar unsurunun gerçekleşmemesi halinde şikayetçinin ihalenin feshini istemesinde hukuki yararı bulunmayıp, İcra mahkemesince, yapılacak ilk inceleme sonucunda, ihalenin feshini isteyen kişinin ihalenin feshedilmesinde hukuki yararı bulunmadığı kanısına varılırsa ihalenin feshi talebi esasa girilmeden usulden reddedilmelidir. Bu sayede cebri artırmalara katılım artacak ve buna bağlı olarak da malın gerçek değerinde ihale edilmesi sağlanacaktır. (ARSLAN Ramazan; (1984), İcra – İflas Hukukunda İhale ve İhalenin Feshi, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara). 

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: İhalenin feshi şikâyet niteliğindedir, şikâyet hakkının kullanılabilmesi için şikâyet ehliyetinin yanında diğer bir koşul şikâyeti ileri sürmek isteyen kişinin şikâyette hukuki yararının(menfaati) bulunmasıdır. “İhalenin feshini şikâyet yolu ile talep eden ilgili, vâki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur.”

Zarar unsuru gerçekleşmemiş ise şikayetçinin ihalenin feshini istemesinde hukuki yararı yoktur, İcra mahkemesince, yapılacak ilk inceleme sonucunda, ihalenin feshini isteyen kişinin ihalenin feshedilmesinde hukuki yararı bulunmadığı kanısına varılırsa ihalenin feshi talebi esasa girilmeden usulden reddedilmelidir.

(12.HD. 07.03.2024 tarih, 2024/1134 E.  2024/2269 K).   

HER NE KADAR ŞİKAYET DİLEKÇESİNDE VEKİLE SATIŞ İLANININ TEBLİĞ EDİLMEDİĞİ İLERİ SÜRÜLMEMİŞ OLSA DA İHALENİN FESHİ DAVASINDA BORÇLULAR TARAFINDAN MADDİ VAKIA OLARAK AÇIKÇA SATIŞ İLANININ USULSÜZ TEBLİĞ EDİLDİĞİNİN İLERİ SÜRÜLMESİ YETERLİDİR:

Hukuk Muhakemeleri Kanununun yargılamaya hakim olan ilkeler bölümünde düzenlenen  33.  maddesinde  yer  ala “Hakim, Türk hukukunu resen uygular” ilkesi  gereğince hakim taraflarca ileri sürülen maddi vakıalar ile bağlı ise de, onların hukuki nitelendirmeleri ile bağlı değildir. Diğer bir ifade ile 04.06.1958 tarih ve 15/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği üzere “hakim, bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve neticei taleplerle bağlı olup, dayandıkları kanun hükümleri ve onların tavsifleri ile bağlı değildir. Kanunları re’sen tatbik ederek iddia ve müdafaadaki neticei talepleri karara bağlamakla mükelleftir.”

Bu nedenle, her ne kadar şikayet dilekçesinde vekile satış ilanının tebliğ edilmediği ileri sürülmemiş olsa da ihalenin feshi davasında borçlular tarafından maddi vakıa olarak açıkça satış ilanının usulsüz tebliğ edildiğinin ileri sürülmesi yeterlidir.

Bu durumda, yukarıda açıklanan maddeler gereğince, satış ilanının, vekile tebliği gerekir. Emredici nitelikteki bu düzenlemelerden kaynaklanan yasal zorunluluğa aykırı olarak, vekili varken asile gönderilen satış ilanı tebligatı yok hükmünde olup hukuki sonuç doğurmaz. Şu hale göre, vekil ile takip edilen işlerde vekile tebligat zorunlu olduğundan, asile yapılan tebligatın usulüne uygun olup olmaması da sonuca etkili değildir.

İİK’nın 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya (varsa vekiline) tebliğ edilmelidir. Borçluya (varsa vekiline) satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi, Dairemizin süreklilik arz eden içtihatlarına göre başlı başına ihalenin feshi sebebi olup, borçlu vekiline satış ilanının tebliğ edilmemesi veya usulsüz tebliğ edilmesi de aynı hukuki sonuçları doğurur.

O halde, Bölge Adliye Mahkemesince satış ilanının vekile tebliğ edilmemiş olması sebebiyle şikayetçi borçlu yönünden ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: Şikayet dilekçesinde açıkça satış ilanın vekile tebliğ edilmediği ileri sürülmemiş ise de , borçlular tarafından satış ilanın usulsüz tebliğ edildiğinin ileri sürülmesi yeterlidir. Satış ilanın vekile tebliği gerekir.Vekil varken asile gönderilen satış ilanı tebligatı yok hükmünde olup hukuki sonuç doğurmaz . Satış ilanının vekile tebliğ edilememiş olması şikayetçi yönünden ihalenin feshine karar verilmesini gerektir . İş bu gerekçelerden BOZMAYI gerektirmiştir.

(12.HD. 20.03.2024 tarih, 2024/296 E.  2024/2693 K).   

İİK’NIN 128/A-2. MADDESİNDE; “KESİNLEŞEN KIYMET TAKDİRİNİN YAPILDIĞI TARİHTEN İTİBAREN İKİ YIL GEÇMEDİKÇE YENİDEN KIYMET TAKDİRİ İSTENEMEZ” HÜKMÜNE YER VERİLMİŞTİR. Hukuk Genel Kurulu’nun 26.02.1992 tarih ve 1992/4-70 E.-1992/130 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere, İİK’nın 128. maddesinde öngörülen iki yıllık sürenin başlangıcı, sonradan kesinleşmesi koşulu ile kıymet takdirinin fiilen yapıldığı keşif tarihidir.

Kıymet takdirine itiraz davası; İİK’nın 128/a maddesinde düzenlenmiş olup, icra müdürlüğünce satışa konu malın bilirkişi marifetiyle yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığına yönelik bir şikayettir. Bu şikayette ilgili, müdürlükçe yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığı, malın belirlenen değerinin gerçek kıymetini yansıtmadığı iddiasıyla mahkemeye başvurmaktadır. Mahkemece yapılacak iş; icra müdürü tarafından belirlenen değerin taşınmazın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı, bir başka ifadeyle memur işleminin doğru olup olmadığını denetlemektir. Dolayısıyla mahkeme, oluşturduğu bilirkişi kurulu ile, icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih itibariyle taşınmazın değerini belirleyerek memur işlemini denetler. Bu itibarla; mahkemece görevlendirilen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda ya da anılan mahkeme kararında değerlemenin yapıldığı tarih açıkça belirtilmediği sürece, kıymet takdirine itiraz davasındaki keşif tarihinin, İİK’nın 128/a-2 maddesinde düzenlenen 2 yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak kabulü mümkün olmadığı gibi, şikayet işleminin ruhuna da uygun düşmeyecektir.

Somut olayda, ihaleye konu taşınmazın kıymet takdiri işleminin, icra müdürlüğünce 29.05.2018 tarihinde yaptırıldığı, alacaklının taşınmaza takdir olunan değerin yüksek olduğunu ileri sürerek  kıymet takdirine itiraz etmesi üzerine, Mersin 3. İcra Hukuk  Mahkemesinin 14.11.2018 tarih  ve  2018/396 E.-2018/642 K. sayılı dosyasında itirazın  kabulüne karar verildiği görülmektedir. 

Mahkemece hükme esas alınan 31.10.2018 tarihli raporda bilirkişi tarafından dava tarihi itibariyle (29.06.2018) değerleme yapılmış olduğu açıkça belirtilmiş olup, iki yıllık süre mahkemece aldırılan rapordaki değerleme tarihi olan 29.06.2018 tarihinden başlayacağından, satış tarihi olan 24.08.2020 günü itibariyle İİK’nın 128/a-2. maddesinde öngörülen iki yıllık süre geçmiştir.

Bu durumda kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıldan fazla süre geçtikten sonra ihale gerçekleştirilmiş olup, taşınmazın muhammen bedelin üzerinde ihale edilmiş olması re’sen gözetilen iki yıllık sürenin dikkate alınmasını ortadan kaldırmayacağından ilk derece mahkemesince taşınmaz ihalesinin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olmakla  kararının bozulması gerekmiştir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez. İki yıllık sürenin başlangıcı, sonradan kesinleşmesi koşulu ile kıymet takdirinin fiilen yapıldığı kesif tarihidir. Kıymet takdirine itiraz davası; İİK’nın 128/a maddesinde düzenlenmiştir ve icra müdürlüğünce satışa konu malın bilirkişi marifetiyle yaptırılan değer tespitinin yerinde olmadığına yönelik bir şikayettir. DİKKAT EDİLMESİ GEREKİR Kİ mahkemece görevlendirilen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda ya da anılan mahkeme kararında değerlemenin yapıldığı tarih açıkça belirtilmediği sürece, kıymet takdirine itiraz davasındaki keşif tarihinin, İİK’nın 128/a-2 maddesinde düzenlenen 2 yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak kabulü mümkün olmadığı gibi, şikayet işleminin ruhuna da uygun düşmeyecektir. Somut olayda kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıldan fazla süre geçtikten sonra ihale gerçekleştirilmiş olup BOZMAYI gerektirmiştir.

(Y. 12. HD 26.01.2023 tarih, 2022/13286 E.,  2023/538 K.)

İİK’NIN 135/2. maddesi; “taşınmaz borçlu tarafından veya hacizden evvelki bir tarihte yapıldığı resmi bir belge ile belgelenmiş bir akde dayanmayarak başkaları tarafından işgal edilmekte ise on beş gün içinde tahliyesi için borçluya veya işgal edene bir tahliye emri tebliğ edilir. Bu müddet içinde tahliye edilmez ise zorla çıkarılıp taşınmaz alıcıya teslim olunur.” hükmünü içermektedir. 

Anılan hükme göre, alıcıya ihale edilen taşınmaz bir üçüncü kişi tarafından işgal edilmekte ise “ihalenin kesinleşmesi üzerine” alıcı, satış memurluğundan, üçüncü kişinin taşınmazdan çıkarılmasını isteyebilir.

Tahliye emrine karşı yalnız (taşınmazı işgal eden ve bu sıfatla kendisine tahliye emri gönderilmiş olan) 3. kişi şikayet yoluna başvurabilir.

Somut olayda şikayet tarihi itibariyle şikayetçi 3. kişiye gönderilmiş tahliye emri olmadığından şikayette bulunmasında hukuki yararı yoktur. Bu nedenle hukuki yarar yokluğundan istemin reddi gerekirken işin esası incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi isabetsizdir.

(Y. 12. HD. si 09.02.2023 tarih, 2022/8058 E., 2023/766 K.)

UYUŞMAZLIK, ŞİKAYETÇİNİN İHALENİN FESHİ ŞİKAYETİNİN REDDİ KARARININ EKSİK İNCELEMEYE VE HATALI DEĞERLENDİRMEYE DAYALI OLUP OLMADIĞI NOKTASINDA TOPLANMAKTADIR:

7343 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 134. maddesine göre ihalenin feshini, 11.01.2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 281 inci maddesinde yazılı sebepler de dâhil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, mahcuzun resmî sicilinde kayıtlı olan ilgililer ve sınırlı ayni hak sahipleri ile pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla İcra Mahkemesinden şikâyet yolu ile ihale tarihinden itibaren yedi gün içinde isteyebilirler. İlgililerin ihale yapıldığı ana kadar cereyan eden muamelelerdeki yolsuzluklara en geç ihale günü ıttıla peyda ettiği kabul edilir.

Hükmi şahıslara ne şekilde tebligat yapılacağı 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13. maddelerinde belirlenmiştir. Borçlu şirketin tebligat adresinin, ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması ve tevziat saatlerinde kapalı bulunması veya tebligatın alınmasından imtina edilmesi halinde, bu adrese 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. ya da 35/4. maddelerine göre tebligatın yapılması gerekir. 

Somut olayda; şikayetçi borçlu şirkete ödeme emrinin “Mustafa Kemal Mahallesi 2140 cadde Ata Apt. No:12/1 Çankaya/Ankara” adresine gönderildiği, tebligatın ayrıldığı şerhi ile iade edildiği anlaşılmaktadır. Sonrasında ödeme emri “Oğuzlar mahallesi Çetin Emeç Bulvarı No:66 İç Kapı No:10 Çankaya/Ankara” adresine gönderilmiş ise de muhatabın tanınmadığı şerhi ile iade edilmiştir. Bu kez Tebligat Kanununun 35.maddesine göre “Mustafa Kemal Mahallesi 2140 cadde Ata Apt. No:12/1 Çankaya/Ankara” adresine çıkarılan ödeme emri 20.11.2021 tarihinde Tebligat Kanununun 35.maddesine göre tebliğ edilmiştir. Kıymet takdiri raporu da bu adrese 25.12.2021 tarihinde aynı şekilde tebliğ edilmiştir. Talimat İcra Müdürlüğünce satış ilanı “Mustafa Kemal Mahallesi 2140 cadde Ata Apt. No:12/1 Çankaya/Ankara” adresine gönderilmiş ayrıldığı şerhi ile iade gelince aynı adrese Tebligat Kanununun 35.maddesi gereğince 31.01.2022 tarihinde tebliğ edilmiştir.

Ancak, 20.09.2021 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde şikayetçi borçlu şirketin “Mustafa Kemal Mahallesi 2140 cadde Ata Apt. No:12/1 Çankaya/Ankara” olan adresinin “Oğuzlar mahallesi Çetin Emeç Bulvarı No:66 İç Kapı No:10 Çankaya/Ankara” olarak değiştirildiğinin ilan edildiği, ödeme emrinin ve diğer tebligatların adres değişikliği ilanından sonra eski adrese gönderildiği ve Tebligat Kanunu’nun 35.maddesine göre tebliğ edildiği, Ticaret Sicilinde kayıtlı olmayan adrese yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu anlaşılmıştır.

O halde; kıymet takdiri kesinleşmeden satışa gidildiğinden ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesince yazılı gerekçe ile şikayetin reddine karar verilmesi isabetsizdir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: Hükmi şahıslara nasıl tebligat yapılacağı ise TK’nın 12, 13 maddelerinde belirlidir. Borçlu şirketin tebligat adresinin, ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması ve tevziat saatlerinde kapalı bulunması veya tebligatın alınmasından imtina edilmesi halinde, bu adrese 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. ya da 35/4. maddelerine göre tebligatın yapılması gerekir. 

Borçlu şirkete ödeme emri Mustafa Kemal mah. … gönderilmiş, fakat tebligatın ayrıldığı şerhi ile iade edildiği görülmüştür. Sonrasında ödeme emri farklı bir adres olan Oğuzlar mah. … gönderilmiş ise de muhatabın tanınmadığı şerhi ile iade edilmiştir.  . Kıymet takdiri raporu da bu adrese (Oğuzlar mah. … ) 25.12.2021 tarihinde aynı şekilde tebliğ edilmiştir. Bu kez Tebligat Kanununun 35.maddesine göre “Mustafa Kemal mah. … 2140 adresine çıkarılan ödeme emri 20.11.2021 tarihinde Tebligat Kanununun 35.maddesine göre tebliğ edilmiştir. Kıymet takdiri raporu da bu adrese 25.12.2021 tarihinde aynı şekilde tebliğ edilmiştir.

Fakat, 20.09.2021 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde şikayetçi borçlu şirketin “Mustafa Kemal mah. … olan adresinin “Oğuzlar mah. … olarak değiştirildiğinin ilan edildiği, ödeme emrinin ve diğer tebligatların adres değişikliği ilanından sonra eski adrese gönderildiği ve Tebligat Kanunu’nun 35.maddesine göre tebliğ edildiği, Ticaret Sicilinde kayıtlı olmayan adrese yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu anlaşılmıştır.

O halde; kıymet takdiri kesinleşmeden satışa gidildiğinden ihalenin feshine karar verilmesi gerekir.

(Y. 12. HD. si 27.02.2023 tarih, 2023/138 E., 2023/1189 K.)

SATIŞ İLANI VE ŞARTNAMEDE İLAN EDİLEN SAATTEN ÖNCE İHALENİN SONLANDIRILMASI, BAŞLI BAŞINA İHALENİN FESHİ SEBEBİ OLMASI

Somut olayda, 04/05/2021 tarihinde gerçekleşen 190 ada 2 parsel sayılı taşınmaz ihalesinin satış ilanında, artırmanın saat 14.30’da başlayıp 14.35’te biteceği ilan edildiği halde saat 14:28’de ihaleye başlandığı, buna karşılık ilan edilen bitiş saatinden önce 14:34‘de ihalenin bitirildiği ihale tutanağından anlaşılmaktadır.    

Satış ilanı ve şartnamede ilan edilen saatten önce ihalenin sonlandırılması, başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu gibi, bu kurala uyulmaması ihaleye olan talebi etkileyen unsurlardan olduğundan, mahkemece re’sen nazara alınması gerekir.          

Taşınmazın muhammen bedelin üzerinde ihale edilmiş olması da re’sen gözetilen bu durumun dikkate alınmasını ortadan kaldırmaz. (Dairemizin aynı yönde 2022/9061Esas-9856K sayılı kararı)  

O halde İlk Derece Mahkemesince, yukarıda yazılı nedenlerle 190 ada 2 parsel sayılı taşınmaz yönünden şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: Taşınmaz ihalesinin satış ilanında, artırmanın saat 14.30’da başlayıp 14.35’te biteceği ilan edildiği halde saat 14:28’de ihaleye başlandığı, buna karşılık ilan edilen bitiş saatinden önce 14:34‘de ihalenin bitirildiği ihale tutanağından anlaşılmaktadır. Bu sebeple ihalenin feshedilmesi gerekmiştir.

(Y. 12. HD. si 02.03.2023 tarih, 2023/329 E., 2023/1334 K.)

BİRDEN FAZLA TAŞINMAZIN AYNI İLANLA SATIŞA ÇIKARILMASI HALİNDE, TOPLAM PARAYA ÇEVİRME GİDERİ SATIŞI YAPILAN TAŞINMAZ SAYISINA BÖLÜNMEK SURETİYLE MASRAFLAR TESPİT EDİLEREK, AYRICA MÜSTAKİL HARCAMALAR VAR İSE BEDELE EKLENEREK OLUŞACAK SONUCA GÖRE İİK’NIN 129. MADDESİNDEKİ KOŞULLARA UYGUN ŞEKİLDE SATIŞIN GERÇEKLEŞTİRİLİP GERÇEKLEŞTİRİLMEDİĞİ BELİRLENMELİDİR.

İİK’nın 129. maddesinde; arttırma bedelinin, malın tahmin edilen kıymetinin yüzde ellisini bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan diğer alacaklar o malla temin edilmişse, bu suretle rüçhanı olan alacakların mecmuundan fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paraların paylaştırılması masraflarını aşması gerektiği düzenlemesi yer almakta olup bu husus kamu düzenine ilişkin olmakla re’sen gözetilmesi gerekmektedir. Bu durumda satış bedelinin, tüm icra masraflarını değil, paraya çevirme ve paylaştırma giderlerini geçmesi gerektiğinin hüküm altına alındığı görülmekte, satış talebinden ihale tarihine kadarki paraya çevirme ve paylaştırma giderleri hesaplamada dikkate alınmalıdır. Satışı istenen taşınmazın kıymetinin takdiri hakkındaki İİK’nun 128. maddesi paraya çevirme başlığını taşıyan III. bölümde bulunmaktadır. Bu nedenle, taşınmazın kıymetinin belirlenmesi için yapılan keşif ve bilirkişi masraflarının da tıpkı ilan giderleri gibi paraya çevirme masrafı olarak kabulü gerekir.

İcra dosyası üzerinde yapılan incelemede, tebligat giderleri hariç olmak üzere toplam 95.626,5 TL masraf yapılmış olduğu görülmektedir. Birden fazla taşınmazın aynı ilanla satışa çıkarılması halinde, toplam paraya çevirme gideri satışı yapılan taşınmaz sayısına bölünmek suretiyle masraflar tespit edilerek, ayrıca müstakil harcamalar var ise bedele eklenerek oluşacak sonuca göre İİK’nın 129. maddesindeki koşullara uygun şekilde satışın gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği belirlenmelidir.

Somut olayda, 32 adet taşınmaz satışa çıkartılmış olup şikâyet konusu taşınmazlar yönünden her bir taşınmaza düşen toplam satış masrafı 2.988,32812 TL’dir. İhalenin feshi istenen 213 ada 64 parsel 5.blok zemin 3 nolu bağımsız bölüm sayılı taşınmazın muhammen değerinin 250.000,00 TL olarak belirlendiği görülmekle, taşınmazın 127.600,00 TL ye ihale edildiği, artırma bedelinin, muhammen değerin yüzde ellisi olan 125.000,00 TL’ye, 2.988,32812 TL satış giderinin eklenmesi halinde oluşan 127.988,328 TL miktarı karşılamadığı anlaşılmaktadır. Yine İhalenin feshi istenen 213 ada 64 parsel 32.blok zemin 1 nolu bağımsız bölüm sayılı taşınmazın muhammen değerinin 10.500,00 TL olarak belirlendiği görülmekle, taşınmazın 6.850,00 TL ye ihale edildiği, artırma bedelinin, muhammen değerin yüzde ellisi olan 5.250,00 TL’ye, 2.988,32812 TL satış giderinin eklenmesi halinde oluşan 8.238,328 TL miktarı karşılamadığı anlaşılmaktadır.

O halde, Bölge Adliye mahkemesince, İİK’nın 129/1. maddesi gereğince bu husus re’sen gözetilerek şikayete konu 213 ada 64 parsel 5.blok zemin 3 nolu bağımsız bölüm ile 213 ada 64 parsel 32. blok zemin 1 nolu bağımsız bölüm nolu taşınmazlar yönünden ihalenin feshi ile belirtilen bu taşınmazlar ve muhammen bedel üzerinde satıldığından usulden reddi gereken taşınmazların ihale bedelleri hariç olmak üzere esastan reddi gereken diğer taşınmaz ihale bedelleri toplamı üzerinden para cezasına karar verilmesi gerekirken bu hususlar göz ardı edilerek belirtilen taşınmazlar yönünden de davanın reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: Satış bedelinin, tüm icra masraflarını değil, paraya çevirme ve paylaştırma giderlerini geçmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır, satış talebinden ihale tarihine kadarki paraya çevirme ve paylaştırma giderleri hesaplamada dikkate alınmalıdır.Taşınmazın kıymetinin belirlenmesi için yapılan keşif ve bilirkişi masraflarının da tıpkı ilan giderleri gibi paraya çevirme masrafı olarak kabul edilir. Somut olayda toplam 32 taşınmaz satışa çıkarılmıştır ve her bir taşınmaz başına düşen satış masrafı 2.988,32812 TL’dir. İhalenin feshi istenen taşınmazın muhammen değeri 250.000 TL olduğu anlaşılmakla taşınmaz 127.600, TL ye ihale edilmiştir. Artırma bedelinin, muhammen değerin yüzde ellisi olan 125.000,00 TL’ye, 2.988,32812 TL satış giderinin eklenmesi halinde oluşan 127.988,328 TL miktarı karşılamadığı anlaşılmaktadır. 

İhalenin feshi istenen söz konusu olayda diğer  taşınmazın muhammen değerinin 10.500,00 TL olarak belirlenmiştir, taşınmazın 6.850,00 TL ye ihale edildiği, artırma bedelinin, muhammen değerin yüzde ellisi olan 5.250,00 TL’ye, 2.988,32812 TL satış giderinin eklenmesi halinde oluşan 8.238,328 TL miktarı karşılamadığı anlaşılmaktadır.

BU iki taşınmaz yönünden ihalenin feshi gerekir.

Ancak diğer muhammen bedel üzerinde satılan taşınmazlar yönünden taşınmaz ihale bedelleri toplamı üzerinden para cezasına karar verilmesi gerekir.

(Y. 12. HD. si 07.03.2023 tarih, 2023/89 E., 2023/1439 K.)

UYUŞMAZLIK, İHALENİN FESHİ ŞİKAYETİNE VE EK KARARIN DAYANAĞI MUHTIRANIN İNCELENMESİNE İLİŞKİNDİR.:

1. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür. 

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2010/19-286 Esas-2010/330 Karar sayılı kararında bir muhtıranın geçerli olması için gereken özellikler belirtilmiştir. Buna göre; “Temyiz harç ve giderlerinin eksik ödendiğinin anlaşılması halinde muhtıra gönderilerek kararı veren Hâkim veya Mahkeme Başkanı tarafından yedi günlük kesin süre içinde harç ve giderin tamamlanması, aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususu temyiz edene yazılı olarak bildirilir. Verilen süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verir. Bu kararın da temyiz edilmesi halinde 432. maddenin son fıkrası hükmü kıyasen uygulanır.”

Hâkim veya Mahkeme Başkanı tarafından “temyiz harç ve giderlerinin tamamlanması için yedi günlük kesin süre” verilmesi ve ayrıca yazılı olarak “aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususunun bildirilmesi” gerekmektedir. 

Bu nedenle, muhtırada Hâkim veya Mahkeme Başkanı’nın sicili ve imzası bulunmalıdır. Muhtıra Hâkim veya Mahkeme Başkanı tarafından imzalanmadan verilmişse, dolayısıyla da Hâkim tarafından usulünce düzenlenmiş muhtıra yoksa geçerli bir bildirimin yapıldığından söz etmeye de olanak yoktur.

Dolayısı ile, Mahkeme Yazı İşleri Müdürünün veya Kalem personelinin temyiz harcı veya giderinin tamamlanması için temyiz edene süre vermesi veya tebligat zarfı üzerine ihtar/uyarı şeklinde yazılan ve Hâkim imzası taşımayan muhtıra usule aykırıdır, Mahkeme Yazı İşleri Müdürünün veya Kalem personelinin vermiş olduğu süre ya da tebligat zarfı üzerine ihtar/uyarı şeklinde yazılan ve Hâkim imzası taşımayan muhtıra üzerine temyiz harcını veya giderini ödememiş olan taraf, temyiz talebinden vazgeçmiş sayılamaz.

Öte yandan, Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, muhtırada yapılması gereken işlemin ne olduğu açıkça ve ilgili tarafın yanılmasına neden olmayacak biçimde gösterilmeli; bu açıdan ikmal edilecek harç ya da giderin miktarı ve yatırılma merci ve süresi, bunun yapılmamasının sonuçları net biçimde açıklanmalıdır. Örneğin, “dosyaya yatırılması” şeklindeki ifade tarafın yanılmasına neden olabileceğinden, bu ifadeyi taşıyan muhtıra geçersiz olacaktır.( HGK 2014/9-1743 E. 2017/372 K.)

Somut olayda, ilk derece Mahkemesince borçlu vekiline gönderilen 19.07.2022 tarihli muhtırada “…harcın işbu muhtıranın tarafınıza tebliğ tarihinden itibaren bir haftalık kesin süre içerisinde yatırılması   aksi takdirde istinaf başvurunuza ilişkin talebinizden vazgeçmiş sayılacağınız….” denilmek sureti ile her ne kadar davacı tarafa kesin süre ile ilgili eksikliğin giderilmesi amacıyla ihtar yapılmak istenilmiş ise de anılan harcın nereye yatırılacağı belirtilmemiştir, dolayısı ile şikayete konu muhtıranın geçersiz olduğu açıktır.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: Hâkim veya Mahkeme Başkanı tarafından “temyiz harç ve giderlerinin tamamlanması için yedi günlük kesin süre” verilmesi ve ayrıca yazılı olarak “aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususunun bildirilmesi” gerekmektedir. O yüzdendir ki Hakim veya Mahkeme Başkanının sicili ve imzası bulunmalıdır. Mahkeme Yazı İşleri Müdürünün veya Kalem personelinin temyiz harcı veya giderinin tamamlanması için temyiz edene süre vermesi veya tebligat zarfı üzerine ihtar/uyarı şeklinde yazılan ve Hâkim imzası taşımayan muhtıra usule aykırıdır. Yazı İşleri Müdürünün veya Kalem personelinin vermiş olduğu süre ya da tebligat zarfı üzerine ihtar/uyarı şeklinde yazılan ve Hâkim imzası taşımayan muhtıra üzerine temyiz harcını veya giderini ödememiş olan taraf, temyiz talebinden vazgeçmiş sayılamaz. Öte yandan, Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, muhtırada yapılması gereken işlemin ne olduğu açıkça ve ilgili tarafın yanılmasına neden olmayacak biçimde gösterilmeli; bu açıdan ikmal edilecek harç ya da giderin miktarı ve yatırılma merci ve süresi, bunun yapılmamasının sonuçları net biçimde açıklanmalıdır. Örneğin, “dosyaya yatırılması” şeklindeki ifade tarafın yanılmasına neden olabileceğinden, bu ifadeyi taşıyan muhtıra geçersiz olacaktır. Somut olayda ise “…harcın işbu muhtıranın tarafınıza tebliğ tarihinden itibaren bir haftalık kesin süre içerisinde yatırılması aksi takdirde istinaf başvurunuza ilişkin talebinizden vazgeçmiş sayılacağınız….” denilmiştir. Fakat harcın nereye yatırılacağı belirtilmemiştir. 

(Y. 12. HD. si 23.03.2023 tarih, 2023/702 E., 2023/2012 K.)

İİK’NIN 134. maddesinde ihalenin feshi nedenleri teker teker belirtilerek gösterilmemiştir. sadece, BK’nın 226. maddesinde yazılı nedenler de dahil olmak üzere, satış ilanının tebliğ edilmemiş olması, satılan malın esaslı niteliklerindeki hata ve ihaledeki fesat nedenleriyle ihalenin bozulabileceğine değinilmiştir.

İhalenin feshi nedenleri gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamasında;

1-İhaleye fesat karıştırılmış olması

2-Artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler 

3-İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler

4-Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması şeklinde sıralanmıştır.

Şikayetçi ihale alıcısının, ihalede satın aldığı araçları teslim almaya gittiğinde, araçtaki hasar durumunun satış ilanında yazıldığından daha fazla olduğunu ileri sürerek ihalenin feshi istemiyle başvuruda bulunmuştur.

İhale konusu … ve … plakalı araçlara ilişkin ihalenin feshi yargılamasında alınan 13.08.2020 tarihli bilirkişi raporunda her iki araca ilişkin olarak; aracın 2 adet aküsü söküldüğü araç üzerinde olmadığı, aküleri ve anahtarı olmadığından km saati okunamadığı, ön tampon sol tarafı ile sol kapı alt dış basamağının kırık durumda olduğu, ön göğüs panjuru sökülmüş ve araç üzerinde olmadığı, sağ kapı camının kırık olduğu, sağ alt dikiz aynasının kırık olduğu, teybin sökülmüş olduğu, vebosto(ısıtıcı) düğmesi sökülmüş olduğu, arka sol ve sağ davlumbazlarının kırılmış, sökülmüş kullanılamaz durumda olduğu, sol arka aks sökülmüş olduğu, şoför mahalli üst rüzgarlık kırık durumda olduğu, yakıt deposu yerinden sökülmüş, boru ve bağlantıları kopmuş vaziyette olduğu, aracın arka sol ve sağ lastiklerin ile ön sol ve sağ lastikleri aşınmış, patlamış, yarılmış olduğu belirtilmiş olmakla, satış ilanında sadece “ anahtarının olmadığı, boyasının orta derecede olduğu, döşemelerin ve göğüslerinin orta derecede olduğu, karoserinde herhangi bir vuruk olmadığı, arka ve ön lastiklerin mevcut olduğu lastiklerin %30,40 seviyesinde olduğu” belirtildiği, dosya içeriğinde ihale konusu araca ilişkin başkaca bilgiye yer verilmediği, araçların mevcut durumunun kullanılmaz halde olduğu, malın esaslı vasıflarında hataya düşürülmesi niteliğinde olduğu görülmekle bu durumda, mahkemece ihalenin feshi talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: İhalenin feshi nedenleri gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamasında;

1-İhaleye fesat karıştırılmış olması

2-Artırmaya hazırlık aşamasındaki hatalı işlemler 

3-İhalenin yapılması sırasındaki hatalı işlemler

4-Alıcının taşınmazın önemli nitelikleri hakkında hataya düşürülmüş olması şeklinde sıralanmıştır.

Somut olayda da ihaleye konu olan aracın aküsünün mevcut olmaması, tamponun hasarlı vb. hasarları mevcuttur. Yani malın esaslı vasıflarında hataya düşürülmesi niteliğindedir. İş bu sebeplerden bozulması gerekmiştir.

(Y. 12. HD. si 04.04.2023 tarih, 2022/9468 E., 2023/2336 K.)

“İhalenin feshini, Borçlar Kanunu’nun 226. maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler, yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikâyet yolu ile ihale tarihinden itibaren 7 gün içinde isteyebilirler” hükmüne yer verilmiştir.  

Görüldüğü üzere, maddede ihalenin feshini isteyebilecek olanlar sınırlı olarak sayılmıştır. Bunlar; satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenlerdir.

İcra İflas Kanunu’nun talep için müddetler ve giderlerin yatırılması başlıklı 106. maddesinde 24.11.2021 tarihli 7343 sayılı Kanunun 9. maddesi ile yapılan değişiklik öncesi uyuşmazlığa uygulanması gereken maddeye göre; “Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir” hükmü, 110. maddesinde ise; “Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya talep geri alınıp da, bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar” hükmü yer almaktadır. 

İİK’nın 106. maddesinde düzenlenen süreler içinde hacizli bir malın satışı istenmezse, o mal üzerindeki haciz kalkar. Satışın süresi içinde istenmesine rağmen bu süre içinde gayrimenkulün satılmamış olması haczin düşmesini gerektirmez. Satış talebinde bulunmak özel bir şekle bağlı değildir. Alacaklı yazılı veya sözlü olarak satış isteyebilir. Satış talebi haczi koyduran İcra Dairesine yapılır. Satış talebinde bulunan alacaklının, satış giderlerini peşin ödemesi gerekir, aksi takdirde satış talebinde bulunmamış sayılır. (HGK, 2014/12-802 Esas 2016/495 Karar sayılı kararı)

Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında, şikayetçi Erdemli İcra Dairesi’nin 2018/3791 Esas sayılı dosyası ile Adana 10. İcra Dairesinin 2016/16723 Esas sayılı dosyasında alacaklıdır. Adana 10. İcra Dairesinin 2016/16723 Esas sayılı dosyasında, ihale konusu 18 ada 159 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 4 ve 8 numaralı bağımsız bölümlere 29.03.2019 tarihinde haciz konulmakla, iş bu taşınmazlara diğer icra dosyasından konulan haciz bulunmamaktadır. Adana 10. İcra Dairesinin 2016/16723 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde İİK’nın 106. ve 110. maddeleri uyarınca ihale konusu taşınmazlar için süresinde satış talep edilip avans yatırılmadığından ihale tarihi itibariyle haczin düştüğü anlaşılmaktadır.

O halde mahkemece şikayetçinin aktif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle şikayetinin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.

ÖZETLEMEK GEREKİRSE: İhalenin feshini isteyebilecekler; satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer, ve pey vermek suretiyle ihaleye iştirak edenler , yurt içinde bir adres göstermek koşuluyla icra mahkemesinden şikayet yolu ile ihale tarihinden itibaren 7 gün içinde isteyebilirler. İİK’nın 106. ve 110. maddeleri uyarınca ihale konusu taşınmazlar için süresinde satış talep edilip avans yatırılmadığından ihale tarihi itibariyle haczin düştüğü anlaşılmaktadır.

O halde mahkemece şikayetçinin aktif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle şikayetinin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.

(Y. 12. HD. si 13.04.2023 tarih, 2022/12644 E., 2023/2628 K.)

UYUŞMAZLIK, TAŞINMAZ İHALESİNİN FESHİ İSTEMİNE İLİŞKİNDİR:

Davacılar vekili Av.A.Ş. tarafından dava dilekçesi ekinde sunulan Kahramanmaraş 4. Noterliği’nin 08.12.2021 tarihli vekaletnamede davacı Adem Çınar’ın isminin yer aldığı, diğer davacı A.A. adına Av.A.Ş.’ye verilen bir vekaletname bulunmadığı görülmektedir.

Somut olayda; Mahkemece tensip tutanağının sadece asil A.A.’a tebliğ edilerek gelecek celseye kadar ihalenin feshi dosyasına muvafakat edip etmediği hususunda süre verildiği anlaşılmıştır. 

6100 sayılı HMK’nın 77. maddesi de, “Vekâletnamesinin aslını veya onaylı örneğini vermeyen avukat, dava açamaz ve yargılamayla ilgili hiçbir işlem yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar doğabilecek hâllerde mahkeme, vereceği kesin süre içinde vekâletnamesini getirmek koşuluyla avukatın dava açmasına veya usul işlemlerini yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekâletname verilmez veya asıl taraf yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçeyle mahkemeye bildirmez ise dava açılmamış veya gerçekleştirilen işlemler yapılmamış sayılır.” hükmünü içermektedir.

Mahkeme tarafından, vekaletname mevcut değil ise adı geçen avukata, davacı A.A. vekili olduğuna ilişkin vekaletname ibrazı için kesin süre içerir muhtıra tebliğ edilip, vekaletname sunulmaması halinde, davalıya yapılan işlemi kabul ettiğini dilekçe ile bildirmesi için kesin süre içerir muhtıra tebliğ edilmesi gerekirken yalnızca davacı asile tebligat ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. 

ÖZETLE: Mahkeme tarafından, vekaletname mevcut değil ise adı geçen avukata, davacı A.A. vekili olduğuna ilişkin vekaletname ibrazı için kesin süre içerir muhtıra tebliğ edilip, vekaletname sunulmaması halinde, davalıya yapılan işlemi kabul ettiğini dilekçe ile bildirmesi için kesin süre içerir muhtıra tebliğ edilmesi gerekirken yalnızca davacı asile tebligat ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. 

(Y. 12. HD. si 18.05.2023 tarih, 2023/1200 E., 2023/3501 K.)

TMK’nın 862.maddesinde gayrimenkul(taşınmaz) rehninin taşınmazın bütünleyici parçaları ve eklentileri ile yükümlü kılacağı düzenlenmiştir. bu kabul fabrika -otel gibi vasıflarla tapuda kayıtlı taşınmazların ipotek edilmesi hali içindir. İpotek arsa/tarla gibi vasıflarla kayıtlı taşınmazlar üzerinde kurulmuş ise ancak bu taşınmazların bütünlüğü bozulmadan ayrılamayan bütünleyici parça ve eşyalar rehin kapsamında sayılır. Bunlardan başka taşınmazın bütünlüğü bozulmadan ayrılabilen eşya ve parçalar taşınmaz kapsamında olmayıp taşınmazdan ayrı haczedilip satılabilir.

Somut olayda, şikayetçi üçüncü kişi tarafından kendi adına ipotekli olduğu iddia edilen 2567 ada 9 parselde kayıtlı taşınmaz tapuda arsa vasfı ile kayıtlı olup rehin sadece üzerinde fiilen kurulu olduğu iddia edilen fabrika binasını kapsar. Haczedilen menkullere ilişkin ipotek senedi ve tapu sicilinde bir kayıt mevcut değildir. Fabrika binası içinde haczedildiği iddia edilen menkuller arsa rehni kapsamında değildir. Şayet rehin fabrika binası üzerinde kurulmuş olsa idi bu fabrikanın mütemmim cüzi ve teferrurat olduğu iddia edilen menkullerin haczedilemeyeceği düşünülebilirdi. Bir başka anlatımla fabrika binası ipotekli arsanın mütemmim cüzi olsa da onun teferruatı niteliğinde olduğu iddia edilen haczedilen menkuller arsanın teferruatı /eklentisi sayılamaz. Haczedilip satılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. 

Bu durumda, haczedilen menkullere ilişkin ipotek senedi ve tapu sicilinde bir kaydın mevcut olmadığı da gözetildiğinde menkul satışı yapılan dosyada üçüncü kişi şikayetçi bankanın İcra Müdürlüğünce re’sen ihalenin kaldırılması talebi ile şikayette bulunmakta sıfatı yoktur. 

O halde, şikâyetin sıfat yokluğundan reddi gerekirken esastan kabulü ile icra müdürü işleminin iptaline karar verilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddi kararı isabetsiz olup İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

ÖZETLE: İpotek arsa/tarla gibi vasıflarla kayıtlı taşınmazlar üzerinde kurulmuş ise ancak bu taşınmazların bütünlüğü bozulmadan ayrılamayan bütünleyici parça ve eşyalar rehin kapsamında sayılır. Bunlardan başka taşınmazın bütünlüğü bozulmadan ayrılabilen eşya ve parçalar taşınmaz kapsamında olmayıp taşınmazdan ayrı haczedilip satılabilir. Somut Olayda ipotekli olduğu iddia edilen taşınmaz tapuda arsa vasfı ile kayıtlıdır ve rehin sadece üzerinde fiilen kurulu olduğu iddia edilen fabrika binasını kapsar. Haczedilen menkullere ilişkin ipotek senedi ve tapu sicilinde bir kayıt mevcut değildir. Fabrika binası içinde haczedildiği iddia edilen menkuller arsa rehni kapsamında değildir. Fabrika binası ipotekli arsanın mütemmim cüzi olsa da onun teferruatı niteliğinde olduğu iddia edilen haczedilen menkuller arsanın teferruatı /eklentisi sayılamaz. Haczedilip satılmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. 

Haczedilen menkullere ilişkin ipotek senedi ve tapu sicilinde bir kaydın mevcut olmadığı da gözetildiğinde menkul satışı yapılan dosyada üçüncü kişi şikayetçi bankanın İcra Müdürlüğünce re’sen ihalenin kaldırılması talebi ile şikayette bulunmakta sıfatı yoktur. 

O halde, şikayetin sıfat yokluğundan reddi gerekir.

(Y. 12. HD. si 20.06.2023 tarih, 2022/11042 E., 2023/4362 K.)

İİK’NIN 363/son maddesi uyarınca, istinaf yoluna başvuru satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz. Buna göre, takibe yönelik itiraz ve şikayetler hakkında verilen icra mahkemesi kararları kesinleşmeden satışa gidilemez. Bu husus mahkemece de re’sen dikkate alınmalıdır.

Somut uyuşmazlıkta; ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibinde, şikayetçi borçlu Mehmet Ali Vardar ve diğer borçluların icra emrinin iptali talebi ile yapmış oldukları şikayet başvuruları üzerine, İstanbul Anadolu 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 08.12.2020 tarih ve 2020/71 E. – 2020/638 K. sayılı kararı ile şikayetin reddine karar verildiği ve şikayetçi borçlu tarafından 14.12.2020 tarihinde istinaf yoluna başvurulduğu görülmekte olup, istinaf başvurusu üzerine verilecek karar beklenmeden 01.09.2021 tarihinde ihale yapılması İİK’nın 363/son maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, taşınmazların satışı mümkün değildir. Belirtmek gerekir ki, borçlunun icra mahkemesine başvurusu, icra emrinin iptali istemli şikayet niteliğinde olup, itfa ve imhal iddiasına dayalı icranın geri bırakılması istemini içermediğinden İİK’nın 149/a-2 maddesinin somut olayda uygulama yeri yoktur. 

O halde, İlk Derece Mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda şikayetin kabulü ile şikayete konu ihalelerin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. 

ÖZETLE: Takibe yönelik itiraz ve şikayetler hakkında verilen icra mahkemesi kararları kesinleşmeden satışa gidilemez yani istinaf yoluna başvuru satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz.

Somut olayda borçlu icra emrinin iptalini şikâyet yolu ile istemiştir ve sonrasında icra mahkemesince şikayetin reddine karar verilmiştir.

Şikayetçi borçlu tarafından 14.12.2020 tarihinde istinaf yoluna başvurulduğu görülmekte olup, istinaf başvurusu üzerine verilecek karar beklenmeden 01.09.2021 tarihinde ihale yapılması İİK’nın 363/son maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, taşınmazların satışı mümkün değildir, tüm bu gerekçelerle ihalenin feshi gerekmiştir.

(Y. 12. HD. si 18.10.2023 tarih, 2023/3212 E., 2023/6311 K.)

HMK’NIN 297/2. maddesine göre “hüküm açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde” olmalıdır:

İhalenin feshi şikayetinde asıl ve birleşen dosyalarda şikayetin reddine karar verilmiş olmakla asıl dosya bakımından ve birleşen dosya bakımından taleplerin tek tek değerlendirilmediği ve hükmolunan para cezasının hangi ihale için olduğu açık bir şekilde anlaşılmamaktadır.

O halde İlk Derece Mahkemesinin hükmünün, bu açılardan HMK’nın 297/2. Maddesinde belirtildiği üzere açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak nitelikte olmayıp, infazda tereddüde yol açacağı anlaşıldığından, kamu düzeni yönünden yapılan incelemede mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.

(Y. 12. HD. si 18.10.2023 tarih, 2023/4103 E., 2023/6329 K.)

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409 uncu ( HMK. md.150 ) maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” hükmünü içermektedir.

HMK. ya göre bir şartın tamamlatılması, Mahkeme tarafından ilgilisine usulüne uygun şekilde süre verilmesi halinde mümkündür. Verilecek süre yasal düzenlemeye uygun değil ise hukuki sonuç doğurmaz.

Somut olayda, her ne kadar mahkemece, 03/11/2022 tarihli duruşma zaptının 2.bendinde   nispi harç ile ilgili olarak bir sonraki duruşma gününe kadar yasaya uygun şekilde süre verilmiş ise de harcın yatırılmaması halinde “dava şartı yokluğundan davanın reddedileceği” ne yönelik ihtar ve harcın yatırılmaması halinde davanın “dava şartı yokluğundan “reddi isabetsizdir. Mahkemece yapılması gereken harcın yatırılmaması halinde “dosyanın işlemden kaldırılacağına” karar verileceği ihtarı ile harcın yatırılmaması halinde “dosyanın işlemden kaldırılmasına” karar vermektir.

O halde, Mahkemece, Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince harcın tamamlanması için “…takip eden celseye kadar.” süre verilmesi ve harcın tamamlanmaması halinde “dosyanın işlemden kaldırılacağı” yönünde usulüne uygun ihtar yapılması ve harcın yatırılmaması halinde “dosyanın işlemden kaldırılmasına” karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde tesis edilen hüküm isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

Ayrıca Mahkemece harcın yatırılması halinde İİK’nun değişik 134. maddesi uyarınca ihale bedelinin %5’i oranında teminat yatırtılması gerektiği de gözden kaçırılmamalıdır.

ÖZETLE: HMK. md.150 maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır. HMK. ya göre bir şartın tamamlatılması, Mahkeme tarafından ilgilisine usulüne uygun şekilde süre verilmesi halinde mümkündür. Verilecek süre yasal düzenlemeye uygun değil ise hukuki sonuç doğurmaz.

Somut olayda nispi harçla ilgili sonraki duruşma gününe kadar yasaya uygun şekilde süre verilmiş fakat yatırılmaması halinde davanın “dava şartı yokluğundan davanın reddedileceği” ne yönelik bir ihtar ve harcın yatırılmaması halinde davanın “dava şartı yokluğundan “reddi isabetsizdir. 

Yapılması gereken harcın yatırılmaması halinde “dosyanın işlemden kaldırılacağına” karar verileceği ihtarı ile harcın yatırılmaması halinde “dosyanın işlemden kaldırılmasına” karar vermektir.

(Y. 12. HD. si 24.10.2023 tarih, 2023/3539 E., 2023/6579 K.)

İİK’NIN 127. MADDESİ GEREĞİNCE TAŞINMAZ SATIŞLARINDA, SATIŞ İLANININ BİR ÖRNEĞİ BORÇLUYA (VARSA VEKİLİNE) TEBLİĞ EDİLMELİDİR. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi, Dairemizin süreklilik arzeden içtihatlarına göre başlı başına ihalenin feshi sebebidir.

Somut olayda, borçluya çıkartılan satış ilanı tebligatının, 07.08.2020 tarihli olduğu ancak anılan tebligat şerhine göre ‘..evrakın çıkış merciine iade..’ edildiği, sonrasında ise borçluya başkaca satış ilanı tebliğinin yapılmadığının gerek dosya içeriği gerekse UYAP üzerinden yapılan kontrol ile tespit edildiği, bu duruma İlk Derece Mahkemesinin gerekçesinde de yer verildiği dolayısıyla yukarıda ifade olunan emredici nitelikteki düzenlemeden kaynaklanan yasal zorunluluğa aykırı olarak, borçlunun şikayetleri içerisinde yer alan  kendisine satış ilanı tebliğ edilmemesinin ihalenin feshi nedenlerinden birisi olduğu açıktır.

O halde, yukarıda izah edilen sebeplerle ihalenin feshine karar verilmesi gerekmekte olup, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir. 

ÖZETLE: Somut olaydaborçluya çıkartılan satış ilanı tebligatının, 07.08.2020 tarihli olduğu ancak anılan tebligat şerhine göre ‘..evrakın çıkış merciine iade..’ edildiği, sonrasında ise borçluya başkaca satış ilanı tebliğinin yapılmadığının gerek dosya içeriği gerekse UYAP üzerinden yapılan kontrol ile tespit edilmiştir.

İİK’nın 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya (varsa vekiline) tebliğ edilmelidir.

Borçlunun şikayetleri içerisinde yer alan kendisine satış ilanı tebliğ edilmemesinin ihalenin feshi nedenlerinden birisi olduğu açıktır.

(Y. 12. HD. si 25.10.2023 tarih, 2023/2456 E., 2023/6592 K.)

Dairemizin süreklilik arz eden içtihatlarına göre de yurt içinde adres gösterme koşulunun ihalenin feshini isteyen üçüncü kişiler hakkında gerekli olduğu kabul edilmekle, takip dosyasında adresi mevcut olan alacaklı ve borçlu için anılan şart aranmamaktadır.  Ancak bu durum, takip dosyasında yurt içinde bir adresin mevcut olması ve ihalenin feshi istemine ilişkin başvuru dilekçesinde hiç adres gösterilmemesi hali içindir. Borçlu veya alacaklı şikâyet dilekçesinde, yurt dışında bir adres göstermişse, bu durum açıkça anılan maddedeki “yurt içinde adres gösterme” zorunluluğuna aykırılık teşkil edecektir.

 Davacı asilin kendisini vekille temsil ettirmesi halinde dahi anılan maddede belirtilen bu koşulun yerine getirilmesi gereklidir. Zira vekilin vekaletten çekilmesi ihtimali gerçekleştiğinde davacı asile yapılacak tebligatlar için ve işin sürüncemede kalmamasını amaçlayan “yurt içinde adres gösterme” koşulu yerine getirilmelidir.

Somut olayda, ihalenin feshini isteyen takip dosyasının borçlusu konumunda olup, şikâyet dilekçesinde; adresinin yurt dışında bulunduğu, yurtiçinde adresinin bulunmadığı, borçlunun haberi olmadan ihalenin yapıldığı ileri sürülerek ihalenin feshi isteminde bulunulduğu ve takip dosyasında borçlu tarafından kabul edilen bir yurt içi adresin bulunmadığı, satış ilanının borçlunun yurt dışındaki adresine gönderildiği, şikâyet dilekçesinde de yurt içinde bir adresin gösterilmediği görülmektedir. Her ne kadar 26 Ekim 2007 tarihli vekaletnamede şikayet eden  borçlu  adresi  olarak  … yer alsa dahi borçlu tarafından kabul edilen yurt içi adres bulunmadığından işbu adrese itibar edilmemiştir.

O halde, Mahkemece, İİK’nın 134/2. maddesindeki koşulu taşımayan ihalenin feshine ilişkin istemin dava şartı eksikliği nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenerek yazılı gerekçe ile ihalenin feshine karar verilmesi isabetsizdir.

ÖZETLE: Dairelerin istikrarlı içtihatlarına göre yurt içinde adres gösterme koşulunun ihalenin feshini isteyen üçüncü kişiler hakkında gerekli olduğu kabul edilmekle, takip dosyasında adresi mevcut olan alacaklı ve borçlu için anılan şart aranmamaktadır. .  Ancak bu durum, takip dosyasında yurt içinde bir adresin mevcut olması ve ihalenin feshi istemine ilişkin başvuru dilekçesinde hiç adres gösterilmemesi hali içindir. . Borçlu veya alacaklı şikâyet dilekçesinde, yurt dışında bir adres göstermişse, bu durum açıkça anılan maddedeki “yurt içinde adres gösterme” zorunluluğuna aykırılık teşkil edecektir. 

Somut olayda, ihalenin feshini isteyen takip dosyasının borçlusu konumunda olup, şikâyet dilekçesinde; adresinin yurt dışında bulunduğu, yurtiçinde adresinin bulunmadığı, borçlunun haberi olmadan ihalenin yapıldığı ileri sürülerek ihalenin feshi isteminde bulunulduğu ve takip dosyasında borçlu tarafından kabul edilen bir yurt içi adresin bulunmadığı, satış ilanının borçlunun yurt dışındaki adresine gönderildiği, şikâyet dilekçesinde de yurt içinde bir adresin gösterilmediği görülmektedir. Her ne kadar 26 Ekim 2007 tarihli vekaletnamede şikayet eden  borçlu  adresi  olarak  … yer alsa dahi borçlu tarafından kabul edilen yurt içi adres bulunmadığından işbu adrese itibar edilmemiştir.

O halde, Mahkemece, İİK’nın 134/2. maddesindeki koşulu taşımayan ihalenin feshine ilişkin istemin dava şartı eksikliği nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenerek yazılı gerekçe ile ihalenin feshine karar verilmesi isabetsizdir.

(Y. 12. HD. si 25.10.2023 tarih, 2023/4146 E., 2023/6654 K.)

TEMİNAT:

7343 sayılı Yasa’nın 33. maddesi ile eklenen Geçici Madde 18/2 uyarınca satışın yapıldığı tarihte uygulanması gereken İİK’nın 124/3. maddesine göre; “Artırmaya iştirak edeceklerin taşınmazın muhammen kıymetinin yüzde yirmisi nispetinde pey akçesi veya milli bir bankanın teminat mektubunu tevdi etmeleri şartnameye yazılır”.

Somut olayda; 292 ada 16 parsel sayılı taşınmazın ihale saatinin 15:00-15:05 olarak ilan edildiği, ihaleye 15:00’de başlandığı ve pey sürme işlemi devam ettiğinden 15:06’da en yüksek peyi süren katılımcı T. K.’e ihale edildiği, ihale alıcısı T.K.’in ihaleye katılmak için gerekli olan teminatı ise aynı gün ihaleden sonra 15:12:16’da yatırdığı anlaşılmıştır.

O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, ihale alıcısının ihaleye teminatsız olarak katılması sebebiyle 292 ada 16 parsel sayılı taşınmaz yönünden ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

ÖZETLE: Somut olayda; 292 ada 16 parsel sayılı taşınmazın ihale saatinin 15:00-15:05 olarak ilan edildiği, ihaleye 15:00’de başlandığı ve pey sürme işlemi devam ettiğinden 15:06’da en yüksek peyi süren katılımcı T. K.’e ihale edildiği, ihale alıcısı T.K.’in ihaleye katılmak için gerekli olan teminatı ise aynı gün ihaleden sonra 15:12:16’da yatırdığı anlaşılmıştır.

O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, ihale alıcısının ihaleye teminatsız olarak katılması sebebiyle ihalenin feshine karar verilmesi gerekir.

(Y. 12. HD. si 08.11.2023 tarih, 2023/6446  , 2023/7276 K.)

İİK’NIN 191. MADDESİ GEREĞİNCE, MÜFLİS, İFLAS MASASINA GİREN MALLAR HAKKINDA TASARRUF HAKKINI KAYBEDER. BU MALLAR İÇİN TASARRUF YETKİSİ İFLAS MASASINA GEÇER İSE DE, DAİREMİZ İÇTİHATLARINDA DA BENİMSENDİĞİ ÜZERE, HUKUKİ YARARININ BULUNMASI NEDENİYLE MÜFLİS, İHALENİN FESHİ DAVASI AÇABİLİR. Bunun yanı sıra, iflas idaresi de iflas masası yararına olduğundan müflis şirketin ileri sürebileceği sebeplere dayanarak ihalenin feshini isteyebilir.

Somut olayda, ihalenin feshi istemine konu olan … İli, Ç. İlçesi, Ş. Mahallesi, … ada, … parseldeki, tapuda “betonarme iki katlı idari bina yıkama”  vasfı ile kayıtlı olan ve petrol istasyonu niteliğindeki taşınmaza, icra müdürlüğünce yapılan 24.12.2018 tarihli keşif sonucunda 9.958.195,45 TL değer tespit edildiği, şikayetçi borçlu şirkete kıymet takdir raporunun 19.02.2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 24.02.2020 tarihinde taşınmazın değerinin düşük tespit edildiğini, taşınmazın niteliği dikkate alınarak ehil bilirkişiler aracılığıyla kıymet takdiri yapılmadığı ileri sürerek kıymet takdirine itiraz ettiği, Gebze 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 29.09.2020 tarihli ve 2020/94 Esas 2020/464 Karar sayılı ilamı ile şikayetin kabulüne, borçlu şirketin taşınmazdaki 476432/499451 hisse değerinin 12.864.292,00 TL olarak tespitine kesin olarak karar verildiği, şikayetçi iflas idaresinin taşınmazın gerçek değerinin tespit edilmediğini ileri sürerek ihalenin feshini istediği anlaşılmıştır.

O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, şikayetçi müflis borçlu iflas idaresinin, fesih nedeni olarak ileri sürdüğü kıymet takdirine ilişkin itirazı konusunda uzman bilirkişi kurulu marifeti (taşınmazın petrol istasyonu vasfında olması nedeniyle bir makina mühendisi bilirkişinin de katılımı) ile keşif yapılarak taşınmazın icra müdürlüğünce yapılan keşif tarihi itibariyle (itiraz üzerine alınan bilirkişi raporunun açık bir değerleme tarihi içermemesi nedeniyle) tespit edilecek değerinin, ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalenin feshine, muhammen bedelin altında ya da aynı olması halinde bu fesih nedeni yönünden ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, bu konuda olumlu olumsuz bir karar verilmemiş olması isabetsizdir.

Diğer taraftan, şikayetçi tarafından şikayet dilekçesinde kıymet takdirine itiraz dışında da sair fesih iddiaları ileri sürülmüş olup, her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, önceki içtihatlarımıza uygun olacak şekilde değerlendirme yapılarak sonuca gidilmiş ise de; Dairemizin yukarıda yazılı görüş değişikliği nedeniyle, şikayetçinin icra mahkemesine başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü ve aşamalarda tekrar ettiği fesih iddialarının esası incelenerek hüküm kurulmak üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararının tüm bu nedenlerle bozulması gerekmiştir. 

ÖZETLE: Somut olayda,icra müdürlüğünce yapılan 24.12.2018 tarihli keşif sonucunda 9.958.195,45 TL değer tespit edildiği ve kıymet takdirine itiraz edildiği, şikâyetin kabulüne, borçlu şirketin taşınmazdaki 476432/499451 hisse değerinin 12.864.292,00 TL olarak tespitine kesin olarak karar verildiği, şikayetçi iflas idaresinin taşınmazın gerçek değerinin tespit edilmediğini ileri sürerek ihalenin feshini istediği anlaşılmıştır.

Fesih nedeni olarak ileri sürdüğü kıymet takdirine ilişkin itirazı konusunda uzman bilirkişi kurulu marifeti  ile keşif yapılarak taşınmazın icra müdürlüğünce yapılan keşif tarihi itibariyle (itiraz üzerine alınan bilirkişi raporunun açık bir değerleme tarihi içermemesi nedeniyle) tespit edilecek değerinin, ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalenin feshine, muhammen bedelin altında ya da aynı olması halinde bu fesih nedeni yönünden ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, bu konuda olumlu olumsuz bir karar verilmemiş olması isabetsizdir.

(Y. 12. HD. si 21.11.2023 tarih, 2023/5698 , 2023/7596 K.)

İİK’NIN 128/5. MADDESİNDE; “TİCARİ VE EKONOMİK BÜTÜNLÜK ARZ EDEN YA DA BİR BÜTÜN HÂLİNDE SATILDIĞI TAKDİRDE DAHA YÜKSEK GELİR ELDE EDİLECEĞİ ANLAŞILAN MAL VE HAKLAR BİR BÜTÜN OLARAK PARAYA ÇEVRİLİR.” hükmüne yer verilmiştir.

Aralarında ekonomik bütünlük bulunmayan mahcuzların birlikte satılması, eş söyleyiş ile tek bir ihalede satılması kural olarak mümkün değildir. Ancak, mahcuzların aralarında ekonomik bütünlük bulunduğunun belirlenmesi halinde birlikte satılmaları mümkündür. (Dairemizin benzer 2018/264 E. 5742 K. 04.06.2018 tarihli ilamı.)

Somut olayda; ihalesi yapılan 20 adet bağımsız bölümün kıymet takdirinin ve satışının ayrı ayrı yapıldığı, bağımsız bölümlerin bulunduğu 999 ada 11 parsel sayılı taşınmazın otel olarak işletildiği, bağımsız bölümlerin yanı sıra otel binasında bulunan diğer kısımların ticari ve ekonomik yönden bütünlük arz ettiği anlaşılmıştır. 

O halde, Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre, ticari ve ekonomik bütünlük arzeden taşınmazların birlikte tek bir ihalede satılmasının zorunlu olduğu, aksi durumun satışa katılımı azaltacağı, satışı yapılan malın değerini ve dolayısıyla ihale bedelini de olumsuz etkileyeceği kabul edildiğinden, asıl ve birleşen dosyalarda tüm taşınmazlar yönünden ihalelerin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

ÖZETLE: Somut olayda; ihalesi yapılan 20 adet bağımsız bölümün kıymet takdirinin ve satışının ayrı ayrı yapıldığı, bağımsız bölümlerin bulunduğu 999 ada 11 parsel sayılı taşınmazın otel olarak işletildiği, bağımsız bölümlerin yanı sıra otel binasında bulunan diğer kısımların ticari ve ekonomik yönden bütünlük arz ettiği anlaşılmıştır. 

Aralarında ekonomik bütünlük bulunmayan mahcuzların birlikte satılması, eş söyleyiş ile tek bir ihalede satılması kural olarak mümkün değildir. Ancak, mahcuzların aralarında ekonomik bütünlük bulunduğunun belirlenmesi halinde birlikte satılmaları mümkündür

(Y. 12. HD. si 29.11.2023 tarih, 2023/6576 , 2023/7969 K.)

İHALENİN FESHİNDE KDV ORANININ DEĞİŞTİRİLMESİ:

Şikayetçi borçlunun, icra mahkemesine başvurusunda; sair şikayetlerinin yanında satış ilanında KDV oranının %18 olarak belirlendiğini, ancak daha sonra KDV oranının %8’e düşürüldüğünü, buna ilişkin düzeltme ilanının satıştan 20 gün önce yapıldığını ancak ilanın Türkiye geneli tirajı 50.000 üstü olan gazetelerden biri ile ilan edilmediğini ileri sürerek taşınmaz ihalelerinin feshinin talep edildiği, ilk derece mahkemesince, şikayetin reddine karar verildiği, boçlunun istinaf yoluna başvurması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, feragat nedeni ile istinaf talebinin kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, … İlçesi … Mah. … ada … parsel sayılı taşınmaz ihalesinin feshi şikayetinin reddine, diğer taşınmazlar yönünden şikayetin feragat nedeni ile reddine karar verildiği, borçlunun 105 ada 58 parsel yönünden hükmü temyiz ettiği görülmüştür.

İİK’nın 126/1 maddesine göre “İlan edilen metnin esasa müessir olmayan maddi hatalar nedeniyle tekrarlanması gerektiğinde, ihale tarihi değiştirilmeksizin hata ilanen düzeltilir.” hükmü yer almaktadır.

Somut olayda, KDV oranının değiştirilmesi esasa müessir bir husus olup, yeniden daha önceki ilan gibi gazete ve ilan panosu gibi vasıtlar ile ilan edilmesi gerekir.

O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, bu gerekçe ile temyiz konusu taşınmazın ihalesinin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

ÖZETLE: Somut olayda, KDV oranının değiştirilmesi esasa müessir bir husus olup, yeniden daha önceki ilan gibi gazete ve ilan panosu gibi vasıtalar ile ilan edilmesi gerekir.

O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, bu gerekçe ile temyiz konusu taşınmazın ihalesinin feshine karar verilmesi gerekir.

(Y. 12. HD. si 29.11.2023 tarih, 2023/7657 , 2023/7971 K.)

İİK’NIN 363/4. maddesi uyarınca, istinaf satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz. Buna göre, takibe yönelik itiraz ve şikayetler hakkında verilen icra mahkemesi kararları hakkında ihale tarihi itibariyle yargı yoluna başvurulmuşsa ihale yapılamaz. Bu husus mahkemece de re’sen dikkate alınmalıdır.

Öte yandan, İİK’nın 149/a-2. maddesine göre, icra mahkemesinin geri bırakılma isteminin reddine ilişkin kararını istinaf eden borçlu veya üçüncü kişi takip konusu alacağın yüzde onbeşi nispetinde teminat yatırmadığı takdirde satış durmaz. Ancak istem, icranın geri bırakılması değil de İİK’nın 16-18. maddeleri kapsamında şikayet ise genel kural olan İİK’nın 363/4 ve 364/3  maddeleri uyarınca istinaf-temyiz istemi satışı durduracaktır.

Buna göre; Kocaeli 1. İcra Hukuk Mahkemesi’ nin 29/04/2021 tarih  ve 2020/160 E. – 2021/244 K. sayılı  dosyası incelendiğinde; şikayetçi borçlunun icra mahkemesine başvurusu borcun itfa edildiğine ilişkin olup, İİK’nın 363/son maddesi kapsamında olmadığı ve İİK’nın 149/a-2 maddesine göre istinafın satışı durdurması için gerekli teminatın da depo edilmediği anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile ihalenin feshine karar vermesi isabetsizdir.

Ayrıca, Kocaeli 3. İcra Hukuk Mahkemesi 2021/43 E. – 2022/556 K. sayılı dosyası incelendiğinde; şikayetçi borçlunun takibin iptali talepli şikayet başvurusunda bulunduğu ancak ihale tarihinde henüz icra mahkemesinde yargılamanın devam ettiği,  mahkemesince 31.05.2021 tarihli ara karar ile takip tutarının %20’si oranında teminat tutarının icra kasasına depo edilmesi halinde takibin durdurulmasına karar verilmiş ise de icra  dosyasına teminatın yatırılmadığı ve satışın durdurulması yönünde bir karar alınmadığı anlaşıldığından ihalenin yapılması usul ve yasaya uygundur.

Bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesince, borçlunun diğer istinaf nedenleri incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile ihalenin feshi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

ÖZETLE: İİK’NIN 363/4. maddesi uyarınca, istinaf satıştan başka icra işlemlerini durdurmaz. Buna göre, takibe yönelik itiraz ve şikayetler hakkında verilen icra mahkemesi kararları hakkında ihale tarihi itibariyle yargı yoluna başvurulmuşsa ihale yapılamaz. Mahkemece de re’sen dikkate alınmalıdır.

İİK’nın 149/a-2. maddesine göre, icra mahkemesinin geri bırakılma isteminin reddine ilişkin kararını istinaf eden borçlu veya üçüncü kişi takip konusu alacağın yüzde onbeşi nispetinde teminat yatırmadığı takdirde satış durmaz. Ancak istem, icranın geri bırakılması değil de İİK’nın 16-18. maddeleri kapsamında şikayet ise genel kural olan İİK’nın 363/4 ve 364/3  maddeleri uyarınca istinaf-temyiz istemi satışı durduracaktır.

Somut olayın; İİK’nın 363/son maddesi kapsamında olmadığı ve İİK’nın 149/a-2 maddesine göre istinafın satışı durdurması için gerekli teminatın da depo edilmediği anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile ihalenin feshine karar vermesi isabetsizdir.

(Y. 12. HD. si 30.11.2023 tarih, 2023/6947 , 2023/8073 K.)

İİK.’NUN 129/1.maddesi yoluyla 115/1.maddesi uyarınca, birinci ve ikinci ihalede satışın yapılabilmesi için artırma bedelinin, malın tahmin edilen bedelinin yüzde ellisini bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması, bundan başka paraya çevirme ve paraların paylaştırılması masraflarını geçmesi zorunludur. Anılan maddede yer alan “rüçhanlı alacak” sözcüğü, taşınmazla temin edilen ipotekli alacakları ifade eder. İpotek alacaklısının, satışın, ipotek bedelinden daha aşağıya yapılmasına muvafakat etmesi halinde ihalenin, rüçhanlı alacak olan ipotek alacağının altında bir bedelle yapılması mümkündür. İhale bedelinin, İİK.’nun 129. maddesinde öngörülen kriterlere uygun olmaması ise, tek başına ihalenin feshi sebebi olup; mahkemece re’sen nazara alınmalıdır.

Somut olayda, ihaleye konu taşınmazın tapu kaydında 03.04.2015 tesis tarihli 4283 yevmiye numarası ile A.G. lehine ipotek bulunduğu görülmüş olup, Bölge Adliye Mahkemesince  ipotek alacaklısına satışa muvafakat edip etmediğine ilişkin icra müdürlüğünce bir bildirimde bulunulmadığı gerekçesi ile ihalenin feshine karar verilmiş ise de, alacaklı ve ihale alıcısının temyiz dilekçelerinde muvafakate ilişkin ipotek alacaklısı mirasçıları tarafından imzalanmış 18.01.2022 havale tarihli belgenin sunulduğu, mevcut icra dosyasının incelenmesinde bu belgenin dosya arasında da bulunduğunun tespit edildiği, ayrıca icra müdürlüğünce ipotek alacaklısı mirasçılarına satışa muvafakat edip etmediklerinin sorulmasına ilişkin 24.12.2021 tarihli muhtıranın da düzenlenmiş olduğu görülmüş ancak ipotek verenin ölmüş olması nedeni ile dosyada veraset ilamı gibi yeterli bilgi ve belgeler bulunmadığından muvafakat edenlerin mirasçıların tamamı olup olmadığı hususu netleştirilememiştir.

Bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesince, satışa muvafakat konusunda sunulan belge ve işaret edilen hususlarda inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

(Y. 12. HD. si 19.12.2023 tarih, 2023/3479 , 2023/8970 K.)

ÖZETLE: İİK.’NUN 129/1.maddesi yoluyla 115/1.maddesi uyarınca, birinci ve ikinci ihalede satışın yapılabilmesi için artırma bedelinin, malın tahmin edilen bedelinin yüzde ellisini bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması, bundan başka paraya çevirme ve paraların paylaştırılması masraflarını geçmesi zorunludur. Anılan maddede yer alan “rüçhanlı alacak” sözcüğü, taşınmazla temin edilen ipotekli alacakları ifade eder. İpotek alacaklısının, satışın, ipotek bedelinden daha aşağıya yapılmasına muvafakat etmesi halinde ihalenin, rüçhanlı alacak olan ipotek alacağının altında bir bedelle yapılması mümkündür.

Somut olayda, ihaleye konu taşınmazın tapu kaydında A.G. lehine ipotek bulunmaktadır. Bölge Adliye Mahkemesince  ipotek alacaklısına satışa muvafakat edip etmediğine ilişkin icra müdürlüğünce bir bildirimde bulunulmadığı gerekçesi ile ihalenin feshine karar verilmiş ise de, alacaklı ve ihale alıcısının temyiz dilekçelerinde muvafakate ilişkin ipotek alacaklısı mirasçıları tarafından imzalanmış 18.01.2022 havale tarihli belgenin sunulduğu, mevcut icra dosyasının incelenmesinde bu belgenin dosya arasında da bulunduğunun tespit edildiği, ayrıca icra müdürlüğünce ipotek alacaklısı mirasçılarına satışa muvafakat edip etmediklerinin sorulmasına ilişkin 24.12.2021 tarihli muhtıranın da düzenlenmiş olduğu görülmüş ancak ipotek verenin ölmüş olması nedeni ile dosyada veraset ilamı gibi yeterli bilgi ve belgeler bulunmadığından muvafakat edenlerin mirasçıların tamamı olup olmadığı hususu netleştirilememiştir.

Satışa muvafakat konusunda sunulan belge ve işaret edilen hususlarda inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

İhalenin kesinleşmesinden sonra, ihaleyi gerçekleştiren icra müdürlüğü veya satış memurluğunca İİK’nın 135. maddesi gereğince tapuya müzekkere yazılarak taşınmazın/taşınmazların, ihale alıcısı/alıcıları adına tescili sağlanır. TMK’nın 705. maddesi uyarınca mülkiyet hakkına sahip olduğunu iddia eden kişiler maddi hukuktan kaynaklanan bu hakka ve TMK’nın 1025. maddesine göre yolsuz tescil hukuksal nedenine dayanarak genel mahkemelerde tapu iptali ve tescil davası açabilirler. 

Her ne kadar mahkemece, Dairemizin 2020/7311 E.-2021/2545 K. sayılı kararı emsal alınarak sonuca gidilmiş ise de, bahsi geçen ilamın somut olaya emsal teşkil etmeyeceği zira  ilamdan anlaşılacağı üzere, icra müdürlüğüne başvurarak tapunun eski hale getirilmesi için tapu müdürlüğüne müzekkere yazılmasını  talep edenin taşınmazı ihale sonucunda satın alan ve  halen taşınmazın kendi adına kayıtlı olan ihale alıcısı olduğu, dolayısıyla talebinin yalnızca kendi hukukunu ilgilendirdiği, işbu bozmaya konu somut olayda ise satış memurluğuna başvurarak taşınmaz hissesinin yeniden kendi adına tescil edilmesini talep edenin, ihalenin feshi davası açarak ihaleyi feshettiren hissedar olduğu, bahsi geçen kişinin başvurusu ile ihalenin kesinleşmesi üzerine taşınmaz adlarına tescil edilen ihale alıcısı hissedarlar hakkında da onların hukukunu etkileyecek şekilde işlem yapılmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.

O halde; ihalenin kesinleşmesi üzerine, ihale alıcısı adına yapılan tapu tescil işleminin iptali TMK’nın 1025. maddesi kapsamında ihale alıcısına karşı genel hukuk mahkemelerinde açılacak  tapu iptal ve tescil davası ile  mümkün olup, mahkemece şikayetin kabulü ile şikayete konu satış memurluğu işleminin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

ÖZETLE: İhalenin kesinleşmesi üzerine, ihale alıcısı adına yapılan tapu tescil işleminin iptali TMK’nın 1025. maddesi kapsamında ihale alıcısına karşı genel hukuk mahkemelerinde açılacak  tapu iptal ve tescil davası ile  mümkündür.

(12. HD. 07.11.2022 tarih, 2022/5289 E. 2022/11585 K)

MADDİ HATA SONUCU İHALE MİKTARININ İNTERNETTE FAZLA VERİLMESİ:

Somut olayda, 07/09/2020 tarihinde yapılan ihale ile mahcuzun internetten teklif veren davacıya satıldığı, davacının 209 ada 28 parsel sayılı taşınmaz ihalesine katılmak için Uyap üzerinden elektronik olarak teklif sunduğu, icra dairesince 64.234,70 TL değer takdir edilen taşınmaz için 351.118,00 TL teklif sunduğu,   64.234,70 TL değer takdir edilen taşınmaz için 351.118,00 TL teklif verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, ayrıca 07/09/2020 tarihli ihale tutanağına, “… her ne kadar ihale alıcısı müdürlüğümüze telefonla ulaşmış niyetinin 35.000 TL teklif vermek olduğunu, sehven rakamın yanlış yazıldığını, ihaleden vazgeçmek için yardım masasına yazıldığını ancak cevap verilmediğini bildirmiş ise de” şeklinde şerh düşüldüğü, dolayısıyla teklifin maddi hata sonucu sunulduğu anlaşılmış olmakla Bölge Adliye Mahkemesince ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı değerlendirme ile ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. 

ÖZETLE: 64.234,70 TL değer takdir edilen taşınmaz için 351.118,00 TL teklif sunduğu,  64.234,70 TL değer takdir edilen taşınmaz için 351.118,00 TL teklif verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, ayrıca 07/09/2020 tarihli ihale tutanağına, “… her ne kadar ihale alıcısı müdürlüğümüze telefonla ulaşmış niyetinin 35.000 TL teklif vermek olduğunu, sehven rakamın yanlış yazıldığını, ihaleden vazgeçmek için yardım masasına yazıldığını ancak cevap verilmediğini bildirmiştir. Maddi hata sonucu ihalenin feshine karar verilmiştir.

(12. HD. 10.11.2022 tarih, 2022/9474 E. 2022/11951 K)

SÜRESİNDE SATIŞ İSTENMEMESİ HALİNDE İCRA TAKİBİ DÜŞER:

İİK’nun 150/e maddesinin, icra emri tebliğ tarihi itibari ile uygulanması gereken hükmünde; “Alacaklı, taşınır rehnin satışını ödeme veya icra emrinin tebliğinden itibaren altı ay içinde, taşınmaz rehnin satışını da aynı tarihten itibaren bir yıl içinde isteyebilir. Satış yukarıdaki fıkrada gösterilen müddetler içinde istenmez veya talep geri alınıp da bu müddetler içinde yenilenmezse takip düşer” düzenlemesine yer verilmiştir.

 Borçlu icra mahkemesine başvurusunda, sair şikayet nedenleri yanında ipotekli taşınmazların bir yıllık süre içinde satışının istenmediği nedeniyle ihalenin feshini istemiştir. Anılan iddia bu haliyle İİK’nun 150/e maddesine dayalı olup, süresinde satış istenmemesi halinde icra takibi düşeceğinden, bu tarihten sonra yapılan işlemler yok hükmünde olup, bu tarihten sonra yapılan ihalenin de sırf bu nedenle feshi gerekir.

Satış isteme sürelerinin geçmesine rağmen, icra müdürünün satış talebini kabul etmesi, İİK.’nın emredici nitelikteki anılan maddelerine aykırı bir durum yaratır. Taşınmazın tahmini değerinden fazla bir bedelle satılmış olması, mutlaka ve tek başına zarar unsurunun gerçekleşmediği anlamına gelmez. Bir başka deyişle, böyle bir durumda, taşınmaz, tahmini bedelin üstünde dahi satılsa, borçlunun ihalenin feshini istemekte hukuki yararının olduğunun kabulü gerekir.

O halde, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan ilke ve kurallar doğrultusunda, borçlunun İİK’nın 150/e maddesine dayalı iddiasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu hususun gözardı edilerek eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

ÖZETLE: Satış isteme sürelerinin geçmesine rağmen, icra müdürünün satış talebini kabul etmesi, İİK.’nın emredici nitelikteki anılan maddelerine aykırı bir durum yaratır. Taşınmazın tahmini değerinden fazla bir bedelle satılmış olması, mutlaka ve tek başına zarar unsurunun gerçekleşmediği anlamına gelmez. Bir başka deyişle, böyle bir durumda, taşınmaz, tahmini bedelin üstünde dahi satılsa, borçlunun ihalenin feshini istemekte hukuki yararının olduğunun kabulü gerekir.

(12. HD. 18.10.2022 tarih, 2022/10711 E.  2022/10495 K)

KÖYDEKİ TAŞINMAZIN SATIŞI:

Somut olayda, ihaleye konu taşınmazın, tapuda … ili, …nilçesi, … Mahallesi, … parsel olarak kayıtlı olup, 10350 m2 tarla vasfında olduğu,  01.12.2019 tarihli satış kararında, satış ilanının  ilan panosu ile adliye divanhanesinde, Adalet Bakanlığı e-ilan sitesinde ve bir gazetede yayınlattırmak suretiyle yapılmasına karar verilmiş ise de, mahallede-muhtarlıkta ilan yapılmasına karar verilmediği, satışın mahallede ilan edilmediği  görülmektedir.

Somut olayda, 2.070.000,00 TL muhammen değerli taşınmazın  03.12.2019 tarihli 1. artırma da, alacağa mahsuben 1.700.000,00 TL bedelle ihale edildiği,  ihalede alacaklı ve  diğer katılımcı M. M.’ dan başka bir katılımcı bulunmadığı görülmektedir.  İhale konusu taşınmazın köyde olması sebebiyle, köyde ilan edilmesi, talep ve talibi arttırabileceğinden ve dolayısıyla taşınmazın gerçek değeri üzerinden satılması imkanını sağlayacağından tarafların menfaatine uygundur. Taşınmazın düşük bedelle ihale edilmiş olması ve  2 katılımcıdan başka  katılan olmaması, alacağa mahsuben alacaklıya ihale edilmesi yapılan satış ilanının yetersiz olduğunu ortaya koymaktadır. Her ne kadar 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile bazı köyler mahalleye dönüştürülmüş ise de; bu düzenleme taşınmazın idari yapısına ilişkin olup, taşınmazın fiilen köy vasfında olan yerde bulunduğu gerçeğini değiştirmeyeceğinden ve o yöredeki muhtemel alıcılara da satışın duyurulması yönünden köyde ilan gerekliliğini ortadan kaldırmayacaktır.

O halde mahkemece, ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi ve istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi’nce, başvurunun esastan reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

ÖZETLE: 01.12.2019 tarihli satış kararında, satış ilanının ilan panosu ile adliye divanhanesinde, Adalet Bakanlığı e-ilan sitesinde ve bir gazetede yayınlattırmak suretiyle yapılmasına karar verilmiş ise de, mahallede-muhtarlıkta ilan yapılmasına karar verilmediği, satışın mahallede ilan edilmediği görülmektedir. İhalede alacaklı ve  diğer katılımcı M. M.’ dan başka bir katılımcı bulunmadığı görülmektedir. İhale konusu taşınmazın köyde olması sebebiyle, köyde ilan edilmesi, talep ve talibi arttırabileceğinden ve dolayısıyla taşınmazın gerçek değeri üzerinden satılması imkanını sağlayacağından tarafların menfaatine uygundur. Taşınmazın düşük bedelle ihale edilmiş olması ve  2 katılımcıdan başka  katılan olmaması, alacağa mahsuben alacaklıya ihale edilmesi yapılan satış ilanının yetersiz olduğunu ortaya koymaktadır.

(12. HD. 07.06.2022 tarih, 2022/6172 E.  2022/6879 K).

ZORUNLU TAKİP ARKADAŞLIĞI OLAN HALLER: 

İİK’nun 149/b maddesi gereğince; icra memuru, borçluya ve varsa taşınmaz sahibi üçüncü şahsa 60. maddeye göre birer ödeme gönderir. Anılan maddede sözü edilen bu husus, aralarında zorunlu takip arkadaşlığı olan borçlu ile rehin veren üçüncü kişi hakkında birlikte takip yapılmasını gerektirir.

İcra müdürlüğünce yasanın emredici bu hükmüne rağmen taşınmazı takip tarihinden önce satın alan yeni malike icra emri gönderilmemesi ve dolayısı ile taşınmazın yeni malikine itiraz ve defilerini ileri sürme hakkı verilmemesi yasaya aykırıdır. Bu eksiklik ancak HMK’nun 124. maddesine göre, alacaklı tarafından, taşınmazı takip tarihinden önce ipotekle yükümlü olarak satın alan kişiye karşı ek takip talebinde bulunulup icra emri gönderilmesi suretiyle sonradan tamamlatılabilir. Bu husus takibin her aşamasında ve süresiz olarak ileri sürülebilir.

Somut olayda, ihale konusu edilen ipotekli taşınmazı takipten evvel satın alan  … İnşaat Akaryakıt Ticaret Limited Şirketi’nin asıl borçlu yanında borçlu olarak gösterilmeden takip talebi ve icra emri düzenlendiği, bu icra emrinin adı geçene tebliği ile satışın yapıldığı görülmektedir. İpotek veren üçüncü kişi ile asıl borçlu arasında zorunlu takip arkadaşlığı bulunduğundan bu husus, mahkemece re’sen göz önünde bulundurulmalıdır. İpotekli taşınmaz maliki üçüncü kişiye borçlu olarak gösterilmediği icra emrinin tebliğ edilmesi usulsüz olan icra takibini usulüne uygun hale getirmez.

Bu durumda, HMK’nun 124. maddesi uyarınca alacaklı tarafından, Nehir Ay İnşaat Akaryakıt Ticaret Limited Şirketi yönünden ek takip talebinde bulunulması ve buna göre düzenlenecek icra emrinin tebliği gerekirken, adı geçen usulünce takibe dahil edilmediği halde takibin yürütülmesi ve taşınmazın ihale yoluyla satılması doğru olmadığından, İlk Derece Mahkemesince; ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

ÖZETLE: Taşınmazı takip tarihinden önce satın alan yeni malike icra emri gönderilmemesi ve dolayısı ile taşınmazın yeni malikine itiraz ve defilerini ileri sürme hakkı verilmemesi yasaya aykırıdır. Bu eksiklik ancak HMK’nun 124. maddesine göre, alacaklı tarafından, taşınmazı takip tarihinden önce ipotekle yükümlü olarak satın alan kişiye karşı ek takip talebinde bulunulup icra emri gönderilmesi suretiyle sonradan tamamlatılabilir. Bu husus takibin her aşamasında ve süresiz olarak ileri sürülebilir.

Somut olayda, ihale konusu edilen ipotekli taşınmazı takipten evvel satın alan  … İnşaat Akaryakıt Ticaret Limited Şirketi’nin asıl borçlu yanında borçlu olarak gösterilmeden takip talebi ve icra emri düzenlendiği, bu icra emrinin adı geçene tebliği ile satışın yapıldığı görülmektedir. İpotek veren üçüncü kişi ile asıl borçlu arasında zorunlu takip arkadaşlığı bulunduğundan bu husus, mahkemece re’sen göz önünde bulundurulmalıdır. İpotekli taşınmaz maliki üçüncü kişiye borçlu olarak gösterilmediği icra emrinin tebliğ edilmesi usulsüz olan icra takibini usulüne uygun hale getirmez.

(12. HD. 08.06.2022 tarih, 2022/6641 E.  2022/7059 K).

SATIŞ İLANI:

İİK.’nun 126.maddesinde; satış hazırlığı sırasında, icra müdürlüğünce düzenlenecek satış ilanında, satışın yapılacağı yer, gün ve saatin açıkça belirtilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Bu kural, ihalenin düzenli yapılmasını, alıcıların katılacakları saatin önceden tespit edilmesini ve satışın tarafların menfaatine uygun şekilde yapılmasını sağlamaya yöneliktir. Buna göre ihalenin de, ilan edilen günde ve saatlerde başlayıp bitirilmesi gereklidir. Ancak, artırmanın devam etmesi halinde, ihale saatinin belirlenen saatten sonraya taşması durumu, bu kuralın tarafların menfaatine uygun gelen istisnasıdır. İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği’nin 49. maddesine göre ihale tutanağına ihaleye başlama saati, ihalenin bitiş saati ve ihale tarihinin yazılması zorunludur. Diğer yandan ihalenin satış ilanında belirtilen saatten önce başlanması ise katılımı olumsuz etkileyip borçlu yararına aykırı olduğundan fesih sebebidir. 

Öte yandan İİK.nun 8. maddesine göre; “İcra ve iflas daireleri yaptıkları muamelelerle kendilerine vaki talep ve beyanlar hakkında bir tutanak yaparlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları ilgililer ve icra memuru veya muavini veya katibi tarafından imzalanır. İcra ve iflas dairelerince verilen kararlar gerekçeli olarak tutanaklara yazılır. İlgililer bu tutanakları görebilir ve bunların örneğini alabilir. İcra ve iflas dairelerinin tutanakları, hilafı sabit oluncaya kadar muteberdir.” hükmü düzenlenmiştir. 

Satışın, ilan edilen yer ve saatte yapılması zorunludur. Bu kurala uyulmaması ihaleye olan talebi ve talibi etkileyen unsurlardan olup ihalenin satış ilanında belirtilen saatten önce başlanması ise katılımı olumsuz etkileyip borçlu yararına aykırı olduğundan fesih sebebi olduğu gibi mahkemece re’sen nazara alınması gerekir. Yine, ihale tutanağında başka bir taşınmazın bilgilerinin yazılması da ihale sürecinin sağlıklı yapılmadığını göstermektedir. Taşınmazın muhammen bedelin üzerinde ihale edilmiş olması da re’sen gözetilen bu durumun dikkate alınmasını ortadan kaldırmaz.

ÖZETLE: Satışın, ilan edilen yer ve saatte yapılması zorunludur. Bu kurala uyulmaması ihaleye olan talebi ve talibi etkileyen unsurlardan olup ihalenin satış ilanında belirtilen saatten önce başlanması ise katılımı olumsuz etkileyip borçlu yararına aykırı olduğundan fesih sebebi olduğu gibi mahkemece re’sen nazara alınması gerekir. Yine, ihale tutanağında başka bir taşınmazın bilgilerinin yazılması da ihale sürecinin sağlıklı yapılmadığını göstermektedir. Taşınmazın muhammen bedelin üzerinde ihale edilmiş olması da re’sen gözetilen bu durumun dikkate alınmasını ortadan kaldırmaz.

(12. HD. 22.06.2022 tarih, 2022/6717 E.  2022/7663 K).

İİK.NUN 54. MADDESİ GEREĞİNCE, TUTUKLU VEYA HÜKÜMLÜLER ALEYHİNE YAPILAN İCRA TAKİBİNE, MÜMESSİL TAYİNİ SURETİYLE DEVAM EDİLEBİLİR:

Somut  olayda, alacaklı tarafından başlatılan takipte, şikayetçi şirket ile birlikte şirketi münferiden temsil yetkisine sahip yetkilisi R.E. takip borçluları olup, borçlu R. E.’nun  12/09/2019 – 29/08/2020 tarihleri arasında cezaevinde olduğu ve daha sonra tahliye olduğu, anlaşılmıştır.

Yukarıda açıklandığı üzere İİK.nun 54. maddesi gereğince, tutuklu veya hükümlüler aleyhine yapılan icra takibine, mümessil tayini suretiyle devam edilebilir. Ancak verilen sürede mümessil tayin edilmediği takdirde icra takibi sürdürülebilir. Yasanın emredici nitelikteki bu hükmüne uyulmadan yapılan işlemler hükümsüz olacağından, borçlunun sonradan bu hususu ileri sürmesi şikâyetin dinlenmesine engel teşkil etmez.

Bir başka anlatımla icra müdürlüğünce mümessil tayini için borçluya verilen süre içinde hiçbir takip işlemi yapılamaz. İhale de bir takip işlemi olduğuna göre icra müdürlüğünce İİK.nun 54.maddesi gereğince işlem yapılması gerekirken, takibe devam edilerek borçluya satış ilânının tebliğ edilmesi ve satış işleminin gerçekleştirmesi yasal değildir. 

O halde; mahkemece borçluların şikayetinin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

ÖZETLE: İİK.nun 54. maddesi gereğince, tutuklu veya hükümlüler aleyhine yapılan icra takibine, mümessil tayini suretiyle devam edilebilir. İcra müdürlüğünce mümessil tayini için borçluya verilen süre içinde hiçbir takip işlemi yapılamaz. İhale de bir takip işlemi olduğuna göre icra müdürlüğünce İİK.nun 54.maddesi gereğince işlem yapılması gerekirken, takibe devam edilerek borçluya satış ilânının tebliğ edilmesi ve satış işleminin gerçekleştirmesi yasal değildir. 

(12. HD. 30.06.2022 tarih, 2022/5622 E.  2022/8075 K).

Taşınmazın üzerinde haciz varken, alacaklının talebi üzerine yeniden haciz konulması, önceki hacizden vazgeçildiği anlamına gelmediği gibi, daha önce konulmuş haczi ve sonuçlarını da ortadan kaldırmaz. bu talep daha önceki haciz ve işlemlerden feragat anlamına gelmez:

İcra ve İflas Kanunu’nda haczin yenilenmesi diye bir müessese mevcut olmayıp, aynı takip dosyasından olsa da konulan her haciz yeni bir hacizdir. Buna göre aynı taşınmaz üzerine birden fazla haciz konulmasını engelleyen bir yasa hükmü de yoktur. Taşınmazın üzerinde haciz varken, alacaklının talebi üzerine yeniden haciz konulması, önceki hacizden vazgeçildiği anlamına gelmediği gibi, daha önce konulmuş haczi ve sonuçlarını da ortadan kaldırmaz. Bu talep daha önceki haciz ve işlemlerden feragat anlamına gelmez.

Haciz tarihi itibariyle uygulanması gereken İİK’nun 106. maddesi gereğince; alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir. Aynı Kanun’un 110. maddesinde ise yasal süresi içinde malın satılması istenmez veya talep geri alınıp da bu müddet içinde yenilenmezse, o mal üzerindeki haczin kalkacağı düzenlenmiştir. 

Somut olayda, alacaklının talebi ile taşınmaz üzerine ilk olarak 12/04/2013 tarihinde haciz şerhi işlendiği, alacaklı tarafından anılan haciz tarihinden itibaren bir yıllık satış isteme süresi içerisinde, 13/01/2014 tarihinde, satış talebinde bulunulduğu ve aynı tarihte bir miktar satış avansının da yatırıldığı görülmektedir. Taşınmaz üzerine daha sonraki tarihlerde haciz konulmuş ise de ilk hacizden itibaren süresinde satış talebinde bulunulması nedeniyle ilk haczin ayakta olduğu ve hukuki kıymetini kaybetmediği anlaşılmakla, ilk hacze dayalı olarak yapılan ihalede yasaya uymayan bir yön bulunmamaktadır. 

O halde Bölge Adliye Mahkemesince, borçlunun ileri sürdüğü sair istinaf nedenleri incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile ihalenin feshi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. 

ÖZETLE: Aynı takip dosyasından olsa da konulan her haciz yeni bir hacizdir. Buna göre aynı taşınmaz üzerine birden fazla haciz konulmasını engelleyen bir yasa hükmü de yoktur. Taşınmazın üzerinde haciz varken, alacaklının talebi üzerine yeniden haciz konulması, önceki hacizden vazgeçildiği anlamına gelmediği gibi, daha önce konulmuş haczi ve sonuçlarını da ortadan kaldırmaz. Bu talep daha önceki haciz ve işlemlerden feragat anlamına gelmez. 

Somut olayda, alacaklının talebi ile taşınmaz üzerine ilk olarak 12/04/2013 tarihinde haciz şerhi işlendiği, alacaklı tarafından anılan haciz tarihinden itibaren bir yıllık satış isteme süresi içerisinde, 13/01/2014 tarihinde, satış talebinde bulunulduğu ve aynı tarihte bir miktar satış avansının da yatırıldığı görülmektedir. Taşınmaz üzerine daha sonraki tarihlerde haciz konulmuş ise de ilk hacizden itibaren süresinde satış talebinde bulunulması nedeniyle ilk haczin ayakta olduğu ve hukuki kıymetini kaybetmediği anlaşılmakla, ilk hacze dayalı olarak yapılan ihalede yasaya uymayan bir yön bulunmamaktadır. 

(12. HD. 30.06.2022 tarih, 2022/4962 E.  2022/8093 K).

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ TARAFINDAN İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI GEREKÇE HATASI NEDENİ İLE KALDIRIP, UYGUN GEREKÇE İLE YENİDEN ESASTAN BİR KARAR VERMESİ GEREKİR:

Bölge Adliye Mahkemesinin ilgili dairesinin ilk derece mahkemesinin gerekçe hatasını nasıl gidereceği 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/2. maddesinde

 “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.” şeklinde düzenlenmiş,

Ayrıca 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun  359/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmüne yer  verilmiştir. 

HMK.nın 359/2. maddesinde amaçlanan, özellikle infaza esas alınacak hüküm sonucunun şüphe ve tereddüd uyandırmayacak şekilde oluşturulmasıdır.

Bölge Adliye Mahkemeleri İlk Derece Mahkemesinin hatasını HMK. nın 359. maddesine uygun şekilde yeniden karar vererek düzeltmek zorundadır.

Bu hüküm karşısında Bölge Adliye Mahkemelerinin düzelterek onama yada SONUCU DOĞRU ONAMA yetkisi yoktur.

Bu emredici düzenlemeler karşısında, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesinin kararını gerekçe hatası nedeni ile kaldırıp, uygun gerekçe ile yeniden esastan bir karar vermesi gerekirken, ilk derece mahkemesinin kararının SONUCUNUN DOĞRU olduğu gerekçesi ile istinaf talebinin esastan reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

Kabule göre de; ihalenin feshi talebinin esastan reddi karşısında davacı aleyhine para cezasına hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi de, hatalıdır.

ÖZETLE: Bölge Adliye Mahkemesi tarafından ilk derece mahkemesinin kararını gerekçe hatası nedeni ile kaldırıp, uygun gerekçe ile yeniden esastan bir karar vermesi gerekirken, ilk derece mahkemesinin kararının SONUCUNUN DOĞRU olduğu gerekçesi ile istinaf talebinin esastan reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

(12. HD. 10.05.2022 tarih, 2022/4797 E.  2022/5570 K).

İHALE DEĞERLEME TARİHİNDEN İTİBAREN İKİ YILLIK SÜRE GEÇTİKTEN SONRA SATIŞIN YAPILMASI:

Somut olayda, ihaleye konu taşınmazın kıymet takdiri işleminin, icra müdürlüğünce 26.04.2018 tarihinde yaptırıldığı, borçlunun taşınmaza takdir olunan değerin gerçek değerinin altında olduğunu ileri sürerek kıymet takdirine itiraz etmesi üzerine, Çubuk  İcra Hukuk Mahkemesinin 29.05.2019 tarih ve 2018/73 E. – 2019/64 K. sayılı dosyasında şikayetin dava konusu taşınmaz yönüyle kabulüne karar verildiği görülmüştür. Mahkemece hükme esas alınan 28.12.2018 tarihli kök rapor   ve 21.03.2019  tarihli  ek raporlarda bilirkişilerce açıkça icra müdürlüğü rapor tarihi ve dava tarihi itibariyle değerleme yapılmış olduğu belirtilmiş olup,   icra müdürlüğünce aldırılan rapordaki değerleme tarihi  26.04.2018, dava tarihi ise 11/07/2018 dir. Buna göre,  belirtilen tarihler esas alındığında, ihale tarihi olan 14.10.2020 günü itibariyle İİK’nun 128/a-2. maddesinde öngörülen iki yıllık süre geçmiştir.

 O halde ihale değerleme tarihinden itibaren iki yıllık süre geçtikten sonra yapılmış olup,  bu husus re’sen gözetilmesi gerektiğinden, ihalenin  feshine karar verilmesi yerine, istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olmakla Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

ÖZETLE: İcra müdürlüğünce aldırılan rapordaki değerleme tarihi  26.04.2018, dava tarihi ise 11/07/2018 dir. Buna göre,  belirtilen tarihler esas alındığında, ihale tarihi olan 14.10.2020 günü itibariyle İİK’nun 128/a-2. maddesinde öngörülen iki yıllık süre geçmiştir.

 O halde ihale değerleme tarihinden itibaren iki yıllık süre geçtikten sonra yapılmış olup,  bu husus re’sen gözetilmesi gerektiğinden, ihalenin  feshine karar verilmesi yerine, istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olmakla Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

(12. HD. 24.05.2022 tarih, 2022/4053 E.  2022/6228 K).  

TAKİBİN İPTALİ İSTEMİNE İLİŞKİN ŞİKAYET KESİNLEŞMEDEN SATIŞ YAPILABİLİR Mİ?

Buna göre; İstanbul Anadolu 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 22/09/2020 tarih  ve 2020/192 E. – 2020/269 K. sayılı dosyası incelendiğinde; şikayetçi borçluların icra mahkemesine başvuruları, TMK’nun 887. maddesi gereğince muacceliyet ihbarnamesi gönderilmediğinden bahisle takibin iptali istemine yönelik şikayet olup, bu kararın istinaf başvurusu üzerine verilecek karar beklenmeden ihale yapılması, İİK’nun 363/4. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, şikayetçi borçlular yönünden taşınmazın satışı mümkün değildir. Dosya kapsamından anlaşılan bu durumun, mahkemece gerek istem üzerine gerek re’sen dikkate alınması gerekmektedir.

O halde, ilk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekmekte olup, ilk derece mahkemesince verilen istemin reddine ilişkin  karara  yönelik  istinaf  başvurusunun bölge adliye mahkemesince esastan reddedilmesi isabetsiz olmakla, bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

ÖZETLE: Şikayetçi borçluların icra mahkemesine başvuruları, TMK’nun 887. maddesi gereğince muacceliyet ihbarnamesi gönderilmediğinden bahisle takibin iptali istemine yönelik şikayet olup, bu kararın istinaf başvurusu üzerine verilecek karar beklenmeden ihale yapılması, İİK’nun 363/4. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, şikayetçi borçlular yönünden taşınmazın satışı mümkün değildir. Dosya kapsamından anlaşılan bu durumun, mahkemece gerek istem üzerine gerek re’sen dikkate alınması gerekmektedir.

O halde, ilk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekir.

(12. HD. 21.04.2022 tarih, 2022/2681 E.  2022/4954 K).  

TAŞINMAZ SATIŞININ KÖYDE İLAN EDİLMESİ:

Somut olayda, 137.200,00 TL muhammen değerli taşınmazın 10.02.2021 tarihli 1. artırma da, elektronik ortamda teklif veren B.Y.D.’a 72.610,00 TL bedelle ihale edildiği, adı geçen alıcıdan başka bir katılımcı bulunmadığı görülmektedir.  İhale konusu taşınmazın köyde olması sebebiyle, köyde ilan edilmesi, talep ve talibi arttırabileceğinden ve dolayısıyla taşınmazın gerçek değeri üzerinden satılması imkanını sağlayacağından tarafların menfaatine uygundur. Taşınmazın düşük bedelle ihale edilmiş olması ve ihaleye 3. kişiden başka katılan olmaması yapılan satış ilanının yetersiz olduğunu ortaya koymaktadır. Her ne kadar 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile bazı köyler mahalleye dönüştürülmüş ise de; bu düzenleme taşınmazın idari yapısına ilişkin olup, taşınmazın fiilen köy vasfında olan yerde bulunduğu gerçeğini değiştirmeyeceğinden ve o yöredeki muhtemel alıcılara da satışın duyurulması yönünden köyde ilan gerekliliğini ortadan kaldırmayacaktır.

ÖZETLE: İhale konusu taşınmazın köyde olması sebebiyle, köyde ilan edilmesi, talep ve talibi arttırabileceğinden ve dolayısıyla taşınmazın gerçek değeri üzerinden satılması imkanını sağlayacağından tarafların menfaatine uygundur. Taşınmazın düşük bedelle ihale edilmiş olması ve ihaleye 3. kişiden başka katılan olmaması yapılan satış ilanının yetersiz olduğunu ortaya koymaktadır.

(12. HD. 21.04.2022 tarih, 2022/1741 E.  2022/4996 K).  

Mahkemece hükme esas alınan 11/11/2019 tarihli raporda bilirkişi tarafından hangi tarih itibari ile değerleme yapılmış olduğu açıkça belirtilmemiş olup:

Somut olayda, ihaleye konu taşınmazın kıymet takdiri işleminin, icra müdürlüğünce 14/12/2018 tarihinde yaptırıldığı, borçlunun taşınmaza takdir olunan değerin düşük olduğunu ileri sürerek  kıymet takdirine itiraz etmesi üzerine, Hopa İcra Hukuk  Mahkemesinin 19/06/2020 tarih  ve  2019/23 E. – 2020/12 K. sayılı dosyasında şikayetin  kabulüne karar verildiği görülmektedir. 

Mahkemece hükme esas alınan 11/11/2019 tarihli raporda bilirkişi tarafından hangi tarih itibari ile değerleme yapılmış olduğu açıkça belirtilmemiş olup, borçlu   tarafından icra müdürlüğünce alınan 14/12/2018 tarihli rapora itiraz edildiğinden iki yıllık süre, icra müdürlüğünce aldırılan rapordaki değerleme tarihi olan 14/12/2018 tarihinden başlayacağından, satış tarihi olan  05/05/2021 günü itibariyle İİK’nun 128/a-2. maddesinde öngörülen iki yıllık süre geçmiştir.

Bu durumda kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıldan fazla süre geçtikten sonra ihale gerçekleştirilmiş olup, bu husus re’sen gözetilmesi gerektiğinden Bölge Adliye Mahkemesince şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi yerine, istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, kararın bozulması gerekmiştir.

ÖZETLE: Mahkemece hükme esas alınan 11/11/2019 tarihli raporda bilirkişi tarafından hangi tarih itibari ile değerleme yapılmış olduğu açıkça belirtilmemiş olup, borçlu   tarafından icra müdürlüğünce alınan 14/12/2018 tarihli rapora itiraz edildiğinden iki yıllık süre, icra müdürlüğünce aldırılan rapordaki değerleme tarihi olan 14/12/2018 tarihinden başlayacağından, satış tarihi olan  05/05/2021 günü itibariyle İİK’nun 128/a-2. maddesinde öngörülen iki yıllık süre geçmiştir.

Bu durumda kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıldan fazla süre geçtikten sonra ihale gerçekleştirilmiş olup, bu husus re’sen gözetilmesi gerekir.

(12. HD. 29.03.2022 tarih, 2022/3073 E.  2022/4133 K).  

İİK’NUN 149. MADDESİNE GÖRE ARALARINDA ZORUNLU TAKİP ARKADAŞLIĞI BULUNAN ASIL BORÇLUYA TAKİBİN YÖNELTİLMESİ GEREKİR:

Somut olayda; ipotek veren borçlu R.Ç. hakkında 02/11/2017 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız icra takibi başlatılmış, takibe dayanak olarak 17.05.2006 tarihli 26 yevmiye numaralı ipotek akit tablosu eklenmiştir.  Ancak İİK’nun 149. maddesine göre aralarında zorunlu takip arkadaşlığı bulunan asıl borçluya takibin yöneltilmediği görülmektedir. Yasa hükmüne aykırı olan bu eksiklik mahkemece re’sen nazara alınması gerekmekte olup İİK’nun 16/2. maddesi gereğince takibin her aşamasında ve süresiz olarak şikayet yoluyla ileri sürülebilir.

Bu durumda, asıl borçlu  hakkında yapılmış bir takip bulunmadığına göre, takibe devam edilmesi ve ipotek veren borçluya  ait taşınmazın satışı mümkün olmadığından, yapılan ihale de yok hükmündedir. 

O halde, mahkemece, re’sen ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takipte, kamu düzeninden olan zorunlu takip arkadaşlığı hususu göz ardı edilerek davanın reddi yönünde hüküm tesis edilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi isabetsiz olup Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

ÖZETLE: İİK’nun 149. maddesine göre aralarında zorunlu takip arkadaşlığı bulunan asıl borçluya takibin yöneltilmediği görülmektedir. Yasa hükmüne aykırı olan bu eksiklik mahkemece re’sen nazara alınması gerekmekte olup İİK’nun 16/2. maddesi gereğince takibin her aşamasında ve süresiz olarak şikayet yoluyla ileri sürülebilir.

Bu durumda, asıl borçlu  hakkında yapılmış bir takip bulunmadığına göre, takibe devam edilmesi ve ipotek veren borçluya  ait taşınmazın satışı mümkün olmadığından, yapılan ihale de yok hükmündedir. 

(12. HD. 03.02.2022 tarih, 2021/8343 E.  2022/1156 K).  

SATIŞ YENİ KONULAN HACZE DAYANILARAK YAPILDIĞINDAN, BU HACZE GÖRE YENİDEN KIYMET TAKDİRİ YAPILMASI VE SATIŞIN DA YENİ KIYMET TAKDİRİ ÜZERİNDEN GERÇEKLEŞTİRİLMESİ GEREKİRKEN, KALKMIŞ HACZE DAYALI OLARAK BELİRLENEN KIYMET TAKDİRİ HERHANGİ BİR HÜKÜM VE SONUÇ DOĞURMAZ:

Alacaklı tarafından borçlular aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi  başlatıldığı, borçlu O.Y. adına kayıtlı ihaleye konu taşınmaz üzerine  30.12.2019 tarihinde haciz konulduğu,17.02.2020 tarihinde kıymet takdirinin yapıldığı, 14.12.2020 tarihinde alacaklının haciz yenileme talebi üzerine ilgili taşınmaz üzerine  15.12.2020 tarihinde tekrar haciz konulduğu,  alacaklının satış talebi üzerine  22.04.2021 tarihli açık artırmada 3.kişiye ihale edildiği görülmektedir. Satış yeni konulan hacze dayanılarak yapıldığından, bu hacze göre yeniden kıymet takdiri yapılması ve satışın da yeni kıymet takdiri üzerinden gerçekleştirilmesi gerekirken, kalkmış hacze dayalı olarak belirlenen kıymet takdiri herhangi bir hüküm ve sonuç doğurmayacağı cihetle satışa esas alınması mümkün olmayıp bu hususun mahkemece re’sen gözetilmesi gerekir.

15.12.2020 tarihli haciz sonrası yeniden kıymet takdiri yapılması gerekirken, kalkmış hacze dayalı kıymet takdiri esas alınarak ihalenin yapılması usulsüzdür.

Hal böyle olunca, mahkemece, yukarıda yazılı nedenlerle ihalenin feshi isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi ve Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. 

ÖZETLE: İhaleye konu taşınmaz üzerine  30.12.2019 tarihinde haciz konulduğu,17.02.2020 tarihinde kıymet takdirinin yapıldığı, 14.12.2020 tarihinde alacaklının haciz yenileme talebi üzerine ilgili taşınmaz üzerine  15.12.2020 tarihinde tekrar haciz konulduğu,  alacaklının satış talebi üzerine  22.04.2021 tarihli açık artırmada 3.kişiye ihale edildiği görülmektedir. Satış yeni konulan hacze dayanılarak yapıldığından, bu hacze göre yeniden kıymet takdiri yapılması ve satışın da yeni kıymet takdiri üzerinden gerçekleştirilmesi gerekirken, kalkmış hacze dayalı olarak belirlenen kıymet takdiri herhangi bir hüküm ve sonuç doğurmayacağı cihetle satışa esas alınması mümkün olmayıp bu hususun mahkemece re’sen gözetilmesi gerekir.

15.12.2020 tarihli haciz sonrası yeniden kıymet takdiri yapılması gerekirken, kalkmış hacze dayalı kıymet takdiri esas alınarak ihalenin yapılması usulsüzdür.

(12. HD. 15.02.2022 tarih, 2022/492 E.  2022/1826 K).  

SOMUT OLAYDA BORÇLUNUN DAVA DİLEKÇESİNDE; İİK’NIN 150/E  MADDESİ UYARINCA ALACAKLI TARAFINDAN SÜRESİNDE SATIŞ TALEP EDİLMEMESİ NEDENİYLE TAKİBİN DÜŞTÜĞÜNE İLİŞKİN BİR İDDİASININ BULUNMADIĞI, bir başka deyişle bu hususun ihalenin feshi nedenleri arasında mahkemede ileri sürülmediği görülmektedir. Her ne kadar Dairemizin İİK’nun 150/e fıkrasının  mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği ve buna göre takibin düşmesi halinde ihalenin feshi gerekeceği yönünde eski kararları bulunmakta ise de değişen içtihatlarımıza göre bu hususun re’sen gözetilemeyeceği anlaşılmakla, somut olayda borçlunun bahsi geçen iddiayı  ileri sürmemesi karşısında artık mahkemece bu nedenle ihalenin feshine  karar verilemeyecektir.

O halde; başkaca fesih nedenleri de bulunmadığından borçlunun istinaf başvurunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken  yazılı gerekçeyle ihalenin feshi isteminin kabulüne karar veren aksi yöndeki Bölge Adliye Mahkemesi kararının  bozulması gerekmiştir.

ÖZETLE: Somut olayda borçlu dava dilekçesinde; İİK’nın 150/e  maddesi uyarınca alacaklı tarafından süresinde satış talep edilmemesi nedeniyle takibin düştüğüne ilişkin bir iddiasının bulunmadığı, bir başka deyişle bu hususun ihalenin feshi nedenleri arasında mahkemede ileri sürülmediği görülmektedir. Her ne kadar Dairemizin İİK’nun 150/e fıkrasının  mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği ve buna göre takibin düşmesi halinde ihalenin feshi gerekeceği yönünde eski kararları bulunmakta ise de değişen içtihatlarımıza göre bu hususun re’sen gözetilemeyeceği anlaşılmakla, somut olayda borçlunun bahsi geçen iddiayı  ileri sürmemesi karşısında artık mahkemece bu nedenle ihalenin feshine  karar verilemeyecektir.

(12. HD. 22.02.2022 tarih, 2022/1211 E.  2022/2161 K).